İngiltere, genel valilikleri Kanada ve Avustralya ile birlikte hareket ederek “Birleşik Krallık” tafrasıyla Filistin’i Devlet olarak tanıdılar...
Hâlbuki bu birlikteliğin, UK/BK-“Birleşik Krallık” olabilmesi için Yeni Zelanda ve herhâlde İskoçya’nın da aralarında olması gerekirdi…
Evet; netice itibariyle adı geçen, BM üyesi üç devlet Filistin’i tanıdılar… Hiç yoktan iyidir ama sadra şifâ değil. Hiçbir Filistinlinin bu zâhirî âlicenâblıktan dolayı minnettar olması beklenemez. Bu haberi işitenler, olsa olsa acı bir tebessümle “lutfetmişler!” der… Tanımaya dâir haberler birbirini tâkip ediyor.
Sualin izâhı açık ve net:
Kader de tarih de yarın bu bukalemun üslup sahiplerine sorar:
-Gazze Celladı, Gazze’yi, Filistin’i kan gölüne çevirirken neden kılınızı kıpırdatmadınız? Filistin’i devlet olarak görüp ilân etmek, irâdenizi “İki Devletli Çözüm”den yana kullanmak için 680 bin bebek, çocuk, kadın, yaşlı mâsum insanın ölmesi, bir o kadar çocuğun, gencin, insanın sakat kalması mı gerekiyordu? Çocuklar, açlıktan ölürken sizler neredeydiniz?
Zekâ oyuncusu İngiltere’nin başı çektiği bu son dakika tanımasının arkasında hangi çıkar hesaplarının olduğu, bugün için belli olmayabilir. Fakat günü gelince o da ortaya çıkar. Bu şüpheyi düşünmek hakkımızdır. Zira adına “medeni, kalkınmış, gelişmiş dünya, refah, toplumu vs.” denen bu Haçlı birliği, 7 Ekim 2023’te Kassam Tugaylarının meşru müdafaa taarruzu üzerine İsrail’e gitmekte, Netanyahu’yu kucaklamakta, Hamas Partisiyle, Filistinli mücahidleri karalamakta, Siyonist İsrail’e yalnız olmadığını söylemekte, silah yardımı yapmakta birbirleriyle yarıştılar. Batılı liderler, o gün Netanyahu’nun azad kabul etmez dostları olduklarını ilân ediyorlardı. Sonraki iki sene içinde de mezalime, soykırıma, vahşete asla engel olmadılar. Zaman zaman belki küflenmiş bir “kınıyoruz!” kelimesi, lügatlerden gün ışığına doğru kendine yol bulmaya niyetlendi, o kadar…
Bu son tanıma olayına kadar Filistin’i BM âzâsı 193 devletten 151’i zâten tanıyordu. Şimdi tanıyan devlet sayısı 154 oldu.
Çarpık yapılı BM’nin daha da çarpık yapılı Güvenlik Konseyi adlı kodamanlar kulübü yüzünden Filistin, BM’ye tam üye olamıyor, genel kurul denen karar meclisine iştirak edemiyor. Toplantıları, film seyreder gibi ancak balkondan seyretmekte. Hatta bu defa 2025 yılındaki 80. toplantıda o da mümkün olmadı. ABD, vize vermediği için Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, New York’a gidemedi. BM genel kuruluna ancak uzaktan görüntüyle hitap edebilecek. Endişe ederiz ki o da üç-beş defa yayından düşer.
Ülkesi çalınmış; işgal edilmiş, yüz binlerce vatandaşı şehid edilmiş, sakat bırakılmış mağdur ve mazlum taraf, böyle bir haksızlığa mâruzken Gazze Celladı, Sandalyecibaşı’nın destek ve himâyesiyle hiç utanmadan, yüzü hiç kızarmadan, New York’taki İsrail muhalifi Ortodoks Yahudilerin protestolarına da aldırmadan BM’nin bitpazarlık kürsüsünde katmerli yalanlar söyleyecek, cinayetlerini meşru göstermeye çalışacak, Filistin kahramanlarını yerecek… Gerçekten tâviz verilemez. Filistin, BM’ye tam üye olmadıktan sonra bu tanımaların, pek bir kıymeti yoktur.
Eğer;
Filistin, gözlemci üye olarak kalacaksa, İsrail de tam üyelikten gözlemciliğe düşürülmelidir. Böyle bir eşitlik kurulmaz, adalet tesis edilmezse o zaman bu tanımalar, çocukların evcilik oyunu gibi kalır. Dün ve bugün Filistin’i tanıyan her devlet, Kudüs’te hemen bir Büyükelçilik açmalıdır. Yoksa tanıma yine havada kalmış olur.
Netice olarak:
Filistin’i tanıyan devletleri tebrik etmiyoruz. Aksine onları İsrail soykırımında suçluyu destekleyen, suçu engellemeyen suç şerikleri olarak görüyoruz. Tanısalar bile Filistin’e tazminat ödemeleri gerekir.
Gazze, harabeye döndükten, hayatlar bittikten, binlerce aile yok olduktan sonra kalkmış hiçbir şey yokmuş gibi büyük bir pişkinlikle Filistin’i tanıdıklarını haber veriyorlar… “Bâde harab’il Basra!” deyiminde küçük bir değişiklik yaparak “Bâde harab’il Gazze! Gazze harab olduktan sonra!” diyebiliriz…
Gazze, harab oldu, mahvoldu, Filistin, Gazze’de tarihin en büyük insan kayıplarından birini verdi. Vaziyet, dram böyle iken birileri ay ışığında tiyatro yapıyor:
-Ben, Filistin’i tanıdım!
-Ben de tanıdım!!
-Ben de ben de tanıdım!!!
Yapay zekâ bile onca yetmezlik ve özrüne rağmen bu samimiyetsizliği okuyabilir. Suçu, suçluyu ve suçluları tesbit edebilir.
Rahim Er'in önceki yazıları...