Daha önce İstanbul Fatih’te alzaymır hastası babasıyla yaşayan borsacı Oğuzhan’ı konu etmiştim. Garson Nergis’e âşık olmuştu.
Aynı ailedeyiz. Onlar artık evli.
*****
Oğuzhan, Fatih Çukurbostan’daki iki katlı evden çıkarken hanımı Nergis’e şöyle dedi:
- Her sabah senden ayrılırken Rabb’ime tekrar kavuşmamız için dua ediyorum.
- Kesinlikle ben de öyle hayatım, dedi Nergis güleç bir yüzle.
Oğuzhan arabasına bindi ve kırk yıllık Fatihli olmanın avantajıyla, ziyaret edeceği adreslerden ilkine, Malta’ya gitti.
Ayakkabı tamircisine bir zarf uzattı:
- Dedeciğim, zarfın içinde bulunan fotoğraftaki adamı tanıyor musun?
Tamirci bir süre fotoğrafa dikkatle baktı:
- Hayır çıkaramadım, dedi.
- Peki, hayırlı işler.
Tamirci, arabasıyla hareket eden Oğuzhan’ın arkasından seslendi:
- Zarfı unuttun!
Oğuzhan bağırarak uzaklaştı:
- Kalsın dede, bende çok var.
*****
Oğuzhan’ın ikinci durağı Çarşamba Pazarıydı.
Patlıcan satan ihtiyar zarfı aldı, açtı, fotoğrafa baktı, tanıyamadı. Sonra limon satan, sonra ada çayı satan… Onlar da zarfın içindeki fotoğraf için aynı cevabı verdi. İkisi de tanımıyordu.
*****
Şimdiki güzergâhı Haliç Caddesi’ydi. Sağda, yol kenarındaki kestaneciye zarf uzattı:
- Fotoğraftaki adam buralardan geçti mi dedeciğim?
O da tanımadı.
*****
Bir sonraki adres, Balat’taki kaşıkçıydı.
- Görmedim evladım, dedi.
- Tamam, zarf kalsın.
*****
Hırka-i Şerif’te, kaldırımda oturan esansçı dede de zarftaki kişiyi tanıyamadı.
Oğuzhan arabasına yürürken yaşlı bir çiçekçi buket uzattı.
Oğuzhan çiçeği satın aldı; adama da zarf verip, içindeki fotoğrafı sordu ama o da kafasını iki yana salladı.
*****
Oğuzhan Akdeniz Caddesi’ne doğru direksiyon kırdı. Oradan Büyük Postane’nin arkasına geçti. Kalaycı dedeyi buldu.
- Allah Allah, bizim semtin insanı mı bu? Görmedim, hiç tanımıyorum evladım, dedi kalaycı.
*****
Genç borsacı Oğuzhan eve döndüğünde neşeliydi.
Nergis, eski bir lokantacı olmanın avantajıyla harika bir sofra hazırlamıştı eşine.
- Ah canım, dedi Oğuzhan elindeki çiçeği hanımına uzatarak. Babam artık beni bile zor tanıyor, parayla pulla ilgisi kalmadı. Onun için, onun biriktirdiği paraları, onun sevabına, Fatih’in en eski esnafına dağıttım. Zarflara yapay zekânın uydurduğu bir yaşlı adam fotoğrafı koydum. O zarfın içine de ‘hediyedir’ notuyla para olan başka bir zarfı koyarak, hepsine verdim. Dur, babamın elini öpüp geliyorum hayatım.
Sadık Söztutan'ın önceki yazıları...