Hediye

A -
A +

- Tamam, bunu aldım, dedi karısı Şaziye.

 

 - Otuz beş kez karar değiştirdin hayatım, dedi adam öteki telefonu çantasına atarken…

 

Tekstilci iş adamı, eşinin doğum gününü ıskalamış olmanın “açtığı tahribatı” tamir etmek için, ertesi gün, telefoncu arkadaşından iki son model cep telefonu alıp getirmiş, karısının önüne koymuş ve “Seç beğendiğini” demişti.

 

Kadın, yalancı bir kızgınlıkla kaslarını çattı:

 

- Otuz beş kere demekle neyi ima ediyorsun; yeni yaşımı mı? Ben henüz otuz dört yaşındayım!

 

Şaziye mutlu yüz ifadesiyle yeni cep telefonunu çözmeye çalışırken adam sehpanın üzerindeki televizyon kumandasına uzandı:

 

- Avrupa maçı var, biraz bakayım.

 

Tekstilci ara sıra daldığı emanet uykudan sıçrayarak koltukta doğruluyor, gözlerini kısarak ekranda maçın skorunu arıyordu. Sonra tekrar ağzı açık bir şekilde uyukluyordu.

 

- Haydaaa, diyen eşinin sesiyle bir kez daha sıçradı.

 

- Ne var? Uyumuyorum ki!

 

Çay ve kurabiye tabağını sehpanın üzerine bırakan kadın, yeni cep telefonunu bir kere daha eline alıp, kocasına cilveyle sokuldu:

 

- Tamam, son…

 

- İnanmıyorum! Yine mi karar değiştirdin?

 

- Beyaz renk daha iyi sanki… Ayrıca bu biraz karışık geldi. Tamam, al bunu ver ötekini… Yeminle, son…

 

Adam koltuğun yanında duran çantasına eğildi.

 

Tekstilci sabahleyin tam kapıdan çıkarken ortalıkta görünmeyen karısının kendisini duyacağı bir sesle içeri bağırdı:

 

- Şaziye, akşam maça gideceğim biliyorsun, geç gelirim.

 

Kadın mutfaktan çıktı:

 

- Çok geç saatte başlıyor değil mi?

 

- Şampiyonlar Ligi maçı malum Saziye, yirmi bir kırk beşte… Gece yarısını bulur eve gelmem…” (Tam kapıyı kapatırken) Kazansınlar da kaçta gelirsem geleyim,” dedi.

 

- Neyse, gündüz konuşuruz daha, güle güle…

 

Tekstilcinin hanımı, ikindi çayı için, tek başına yaşayan yan komşu kızı çağırdı.

 

Kiracı olduğu yan villayı “home offis” yani ev – iş yeri olarak kullanan komşu kız geveze biriydi. Sessiz Saziye için tamamlayıcı bir arkadaş sayılırdı. Eşinin yurt dışı seyahatleri sebebiyle yalnız kaldığında da -annesi gelmezse- en samimi olduğu bu komşu kızı çağırırdı.

 

Komşu Nevin, firma firma dolasan, tuttuğunu koparan bir reklamcıydı. Şirketlere internet sitesi, sosyal medya, broşür, davetiye, kartvizit, arma, amblem, hediyelik eşya türü şeyler hazırlıyordu.

 

Ev sahibesi, bahçedeki beyaz kanepeyi düzelterek yer gösterdi:

 

- Şöyle otur. Rahatına bak Nevincigim. Ben çay koyayım.

 

Bir süre sonra, erkekleri çekiştirmeye başlamamışlardı ki, komşu Nevin çantasından sigara paketini çıkarıp, çakmağını ararken, az önce paketini açtığı yeni cep telefonunu koltuğun üstüne bıraktı.

 

Şaziye atıldı:

 

- A, bakayım şuna… Benimki de yeni ama henüz hiç kimseyi aramadım. Kocam yas günümü unutunca dün tutup iki tane telefon getirmiş. Birisi bunun aynısıydı ama (‘beğenmedim’ dememek için kelime aradı) daha pratik bir şey olsun istedim…

 

Ekranın açılması için yandaki tuşa dokundu.

 

Telefonun siyah ekranında fotoğraf yerine bir mesaj belirdi:

 

“KEL BEBİŞİM SAĞ OLSUN.”

 

Tekstilcinin eşi, telefonu misafirinin kucağına atarak, elleriyle yüzünü kapatıp içeriye koştu, ağlamak için…

 

Çünkü o açılış mesajını kendisi yazmıştı dün akşam. Kocasının getirdiği öteki telefonu tercih etmeden biraz önce…

 

 

 

Sadık Söztutan'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.