Gazetenin genel yayın yönetmeni, uzun zamandır uzaktan çalışma sebebiyle özlediği bölüm müdürlerine bir akşam yemeği vermeye niyetlendi.
Tek tek telefonla aradığı arkadaşlarından dış haberler müdürü, ekonomi müdürü, İstanbul haberleri müdürü, teknik müdür ve magazin müdiresi tamam dedi.
Yazı işleri müdürünü sevmediği için çağırmadı.
Spor müdürü ise akşam önemli maç olduğu için katılamayacağını söyledi.
*****
Randevu yeri Yeşilköy’deki iki katlı kebapçıydı ve ekip saat yirmide toplanmıştı.
Bir zamanlar sahip olduğu yüksek tirajın, kızgın tavaya bırakılan tereyağı gibi son dönemde hızla erimesi sebebiyle gelecekleri çok da parlak değildi. Ama onlar geçmişte biriktirdikleri servet üzerinden birbirleriyle ego yarıştırıyordu.
- Benim bahçedeki ağaçlar kiraz vermedi bu sene, dedi genel yayın yönetmeni.
Dış haberler müdürü hamle yaptı:
- Bizim oğlanın Amerika’daki okulunda Filistin destekçilerini toplayıp götürmüşler. “Okul çok gergin” dedi dün akşam.
Ekonomi müdürü altta kalamazdı:
- Buraya gelirken benim şoförüm bu futbolda bahis olayının detaylarını anlattı, şaştım kaldım. Kangrene dönmüş meğer.
Biz masadakileri saltanat yarışlarıyla baş başa bırakıp, mutfağa geçelim.
*****
Usta ve yardımcıları, pişmiş ve süslenmiş olan kebap tabaklarını bankonun üzerine bıraktı.
Beş servis elemanı beş tabağı aldı, yürümeye başladı. Bir tabak kalmıştı. Kebap ustası, tam o anda teslimden dönen kurye kıza sağ elini kepçe gibi yapıp salladı:
- Gözde, gel gel gel.
- N’oldu Nazım Usta?
- Şu tabağı al, ekibi takip et.
Kız nefis kokulu kebap tabağını aldı, kafasını tabağa eğerek sağa solla sallarken derin bir nefes çekti, hızla beş kişilik ekibe merdivenlerde yetişti. On iki elin tuttuğu altı leziz tabak, gazete müdürlerinin masasına özenle kondu.
Ekonomi müdürü, gelen ekipten birine şaşkınlıkla seslendi:
- Gözde??!
Gözde kimlere servis yaptığını o anda fark etti ve düşmemek için kendini zor tuttu.
Çünkü ekonomi muhabirliği yaptığı gazetenin müdürleriyle yüz yüze gelmişti.
Evden çalışıyor ve geçimini sağlamak için ek iş olarak gizlice kuryelik yapıyordu.

