Öğle yemeği

A -
A +

Yıldıray, kütüphanede tez üzerine çalışmaya daldığı için öğle yemeğine geç kalmıştı.

 

Tez konusu “Büyük Kaptanıderya: Kılıç Ali Paşa” için Üçüncü Murad Han zamanı ile ilgili kitapları karıştırıyordu.

 

O yemekhaneye girdiğinde, idareci ve öğrenciler, 12.00-14.00 arası olan yemek saatinde öğle yemeğini yiyip çıkmıştı.

 

Yıldıray yirmi dakika gecikmişti. Yemekhane bomboştu.

 

Yine de emektar yemek dağıtıcı Süleyman amca, dört bölmelik çelik tabldot tabağına biraz sebze çorbası, kazanda dibi kalmış az bulgur pilavı ve bir adet portakal koydu.

 

— Afiyet olsun Yıldıray Bey, dedi. 

 

Süleyman amca, özellikle üst sınıf öğrencilerini iyi tanıyordu. Yurdun kıdemlileri ile dostluk ederdi. Öyle ki, mezun olup giden pek çok öğrenci, zaman içinde doktor, mühendis, öğretmen olarak onu ararlardı. Süleyman amca da kendi öz oğlu “bir yerlere gelmiş” gibi, mutlu olurdu.

 

— Bu ne, dedi Yıldıray. 

 

Süleyman amca, tarih son sınıf öğrencisi Yıldıray’ın neyi kastettiğini anladı:

 

— Et vardı, bitti oğlum. Geç kaldın. 

 

Yıldıray aşırı acıkmış olmanın da verdiği sinirle:

 

— Ne demek bitti ya, diye bağırdı. Öğrenci sayısına göre gelmiyor mu bu yemek? 

 

— Oğlum bitti işte, ne bileyim!.. Yetmedi. Ben yapmıyorum ki, fabrikadan geliyor... Et çıkınca hep böyle oluyor...

 

Sözünü bitiremedi Süleyman amca; Yıldıray elindeki tabağı tezgâhtaki boş kazanların bulunduğu bölüme savurdu.

 

— Bırak ya! 

 

Süleyman amca gürültü ile sağa sola saçılan yemeklere bakarken, öğrenci çıkıp gitti.

★ ★ ★

 

Yıldıray çarşamba günleri öğleden sonra yüzmeye gidiyordu.

 

O gün de öyle yaptı.

 

Bir saat kadar yüzdükten sonra duş aldı.

 

Çıkıp giyindi; sonra el çantasının içinden cep telefonunu çıkardı.

 

Süleyman amcadan bir cevapsız çağrı, WhatsApp’a girdiğinde de bir sesli mesaj gördü.

 

Mesajı dinlemek içinden gelmedi. Bir buçuk saat önceki tatsızlıkla ilgili bir şey olduğu kesindi çünkü. “Gel sana yemek ayarladım” diyordu belki.

 

Siniri geçmişti ama moralini bozmak istemiyordu.

 

Bir yandan da Süleyman amca’nın bir suçunun olmadığını düşündü. Kafasında aldı verdi, düşündü taşındı ve “Benimki canavarlık aslında” diyerek sesli mesajı tıkladı:

 

— Yıldıray? Oğlum neredesin? Bütün millet şu anda yurdun karşısındaki hastanede...

 

Öğleyin yedikleri etten zehirlenmişler. Et, geçen seneki kurbandan kalmış. Demek ki depoda iyi saklayamadılarsa… Neyse, senin kardeşin de orada… İstersen bir ziyaret ediver diye aramıştım.

 

 

 

Sadık Söztutan'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.