İçinde bulunduğumuz savaşlar zinciri ve vekâlet savaşları/çatışmalar, geleceğin jeopolitik dengelerine dair önemli ipuçları veriyor. Bugün ABD ile Çin karşı karşıya. Ukrayna-Rusya Savaşı ise bu büyük karşılaşmanın dikkat çekici bir yansıması olarak sahneye sürüldü.
Öncelikle Avrupa meselesi çözüme kavuşturulmalıydı. ABD ile İngiltere arasındaki ayrışma, Anglosakson birlikteliğinin yerini Saksonların yeni düzen girişimine bırakıyor. Eğer proksi savaşlar devreye girmeseydi, ABD-Çin karşılaşması çok daha yıkıcı olabilirdi. Dolayısıyla şu anda dünya, kontrollü bir yıkım sürecine tanıklık ediyor...
Bugün dehşetle önünü kesmeye çalıştığımız insanlık yıkımı savaşlarını, yaklaşan büyük felaketler öncesi kaynayan tencereden çıkan buhar olarak görmek gerekir. ABD açısından vekâlet savaşları, nihai hesaplaşma öncesi birer prova niteliğinde. Bu noktada Rusya’nın rolü kritik. Ukrayna Savaşı öncesi ve sonrası olarak bakıldığında, ABD’nin nihayetinde Rusya ile anlaşma arayışına girdiği görülüyor. Peki, neyin karşılığında? Şimdilik Rusya’nın bu büyük karşılaşmada nerede duracağı net değil. Ancak ABD için Rusya’nın tarafsız ya da en azından nötr kalması yeterli olacaktır.
Bu nedenle Avrupa’da yürütülen pazarlıklara dikkatle bakmak gerekir. 1959’da Fransız lider De Gaulle, Avrupa’nın geleceğinden bahsederken, Rusya’nın Ural Dağları’ndan Vladivostok’a kadar uzanan bir Avrupa hayalinden söz etmişti. Bu yaklaşım, Avrupa’nın siyasi ve tarihî kodlarında hep var oldu. Anglosakson planlarını ve Avrupa’nın Rusya’ya bakışını anlamadan, Putin’in adımlarını doğru yorumlamak mümkün değildir. Rusya’nın sert refleksleri, tarihî hafızada karşılığı olan bir savunma tutumudur.
Yeni Güç Doktrini ise ABD’nin, yeni dünya düzeninde dizayn edilebilecek tüm güç merkezlerini savaş zincirleriyle etkisiz hâle getirmeye çalıştığı bir stratejidir. Hareket edebilecek her odak, proksi savaşlarla zayıflatılıyor; sonunda anlaşma zemini için taraflar şimdiden belirleniyor.
Suriye-Irak hattı ve Kafkasya’daki güç dengesi de bu çerçevede değerlendirilmelidir. ABD ile Çin arasındaki ticaret koridoru kavgasında tüm aktörler önemlidir. Hafta sonu Azerbaycan ve Ermenistan liderlerinin Trump ile yapacağı görüşme, bu tabloyu doğrular nitelikte. Azerbaycan-Suriye arasındaki enerji hattının devreye girmesi ise, büyük güç mücadelesinin hangi yöne evrileceğine işaret etmektedir.
ABD, Rusya’yı karşısına almak yerine ortak çıkar zemininde buluşmayı tercih ediyor. Bilek güreşi ise sahada ve masada, dayatma siyasetiyle devam edecek. Yıkımların, vahşi savaşların ve İsrail’in Gazze’deki soykırımının görmezden gelinmesinin ardında, bu büyük paylaşımın ağır faturası yatıyor.
ABD’nin İsrail’e yaklaşımı ve Avrupa’nın Gazze konusundaki itirazlarını şimdilik bertaraf etmesi, tüm bu hesapların parçası. Tarihî hafıza unutmaz. Sistemler yeniden kurgulandığında, para ve nihai hedef değiştiğinde bile büyük facialar ve insanlık suçları hafızadan silinmez. Tıpkı bugünkü Gazze vahşetinin unutulmayacağı gibi...
Güç Doktrini devreye girdikçe, insanlık tarihi her zaman en vahşi yüzünü göstermiştir. Bugün de aynı vahşete tanıklık ediyoruz. Hesaplaşma tamamlanmadan bu vahşet zinciri ne yazık ki sona ermeyecek...
Sevil Nuriyeva’nın önceki yazıları…