Asayiş her daim berkemâl

A -
A +

> Hadis-i Şerîf Beş vakit namaz ve Cuma namazı, gelecek Cumaya kadar Ramazan orucu, gelecek Ramazana kadar yapılan günâhlara kefârettirler. Arefe günü oruç tutanların, iki senelik günâhları afv olur. Biri geçmiş senenin, diğeri gelecek senenin günâhıdır. ------ Zikr, yalnız nef-yü isbât [lâ ilâhe illallah] veyâ ism-i zâtın [ALLAH] tekrarına münhasır [sâdece bu] değildir. Şerî'atin hudûdunu gözetmek zikrdir. [Se'âdet-i Ebediyye: 884.] Rahmet-i ilâhîden ümîdi kesmek küfürdür. [Se'âdet-i Ebediyye: 898.] ------ Gazetelerde, televizyonlarda hatta yanı başımızda hırsızlık, kap-kaç, adam öldürme gibi vakalarını görmeye o denli alıştık ki; gazetelerin üçüncü sayfalarında bu tür haberleri takip etmeyi alelade bir iş sayar hale geldik, daha da ötesi kanıksadık. Sanırım bundan beş yıl evveldi, "Ramazan aylarında suç oranları diğer aylara göre muhakkak azalıyordur" düşüncesiyle İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nden son üç yılın aylara göre işlenen suç oranlarının dökümünü istemiştim. Sonuç tam bir hüsrandı... Kendimden çok da emindim; ramazan aylarında suç oranları bariz bir şekilde düşmüş olacak, ben de kendimce güzel bir haber yapmış olacaktım, ama yapamadım... Faksı elime aldığımda adeta beynimden vurulmuşa döndüm, zira ramazan-ı şerife denk gelen aylarda bile suç oranları bir nebze azalmamış, seyrini korumuştu. Siz ister dejenerasyon deyin ister ahlâkî zafiyet, isterse gelir dağılımındaki adaletsizlik ve ekonomik kriz, durum ortadaydı, o mübarek ayın yüzü suyu hürmetine bile bu suç makinaları rahat durmamıştı. Peki bu hep böyle miydi, geçmişte de bu kadar arsız, hırsız, dolandırıcıyla mı Osmanlı 600 yıl ayakta durabildi. Önce şu satırları bir okuyalım: "...yankesicilik, dolandırıcılık, anahtar uydurma, kırıcılıkla çalma, pencereden girme vesair suretle yapılan hırsızlıklara gelince, işte o gibi vakalar son derece nadirdir. Bu muazzam payitahtta dükkancı herkesçe malum olan namaz saatlerinde dükkanını açık bırakıp gittiği ve geceleri evlerin kapıları alelâde bir mandalla kapatıldığı halde, senede dört hırsızlık vak'ası bile olmaz. Ahâlisi sırf Hıristiyanlardan mürekkep olan Galata ve Beyoğlu'nda ise hırsızlık ve cinâyet vak'alarının duyulmadığı gün yoktur. Bütün bunlar Londra kiliselerinin kürsülerinden Hıristiyanlara ilân edilmelidir; içlerinden bazıları rüyâ gördüklerini zannedeceklerdir: Artık uykudan uyansınlar!" Bu yazdıklarımızı İstanbul'da birkaç sene kalan A. Ubicini adındaki bir seyyahın "La Turquie Actuelle" isimli eserinden aldık. Şimdi de Üçüncü Ahmed devrinde Osmanlıya iltica ederek Osmanlı hizmetine girmiş olan Fransız generali Comte de Bonneval'in 1740 yılında yazmış olduğu Anesdotes venitiennes et turques ou nouveaux memories du comte de Bonneval" isimli eserine göz atalım: "Haksızlık, mürâbahacılık, inhisarcılık ve hırsızlık gibi suçlar Türkler arasında adeta mechul cinayetlerdir. Hâsılı ister vicdani bir akideden, ister ceza korkusundan mütevellid olsun, o kadar dürüstlük gösterirler ki, insan çok defa Türklerin doğruluğuna hayran kalır. Bu memlekette yaşayan Hıristiyanlar ve bilhassa Rumlar öyle değillerdir; sık sık çarptırıldıkları cezalara rağmen bunlar Hıristiyanlığın safvetini ihlâl eden bir ahlaksızlık içinde yaşarlar. Türk Adliyesinin salâhiyyet dairesine dahil olmayan Frenklere gelince, ben kendimi onların harekâtı hakkında mutlak bir sûkut ile mükellef biliyorum: Bu mevzunun tedkiki pek eğlenceli olabilirse de, o hususta ağız açmamayı tercih ediyorum..." Zabıtaya iş düşmez A. Bayer ismindeki Fransız doktoru İstanbul'da yıllarca kalıp çok ciddi araştırmalarda bulunduktan sonra "Neuf annees a Constantinople" isminde iki ciltlik bir eser neşreder. 1836 yılında çıkan bu kıymetli eserde yer alan ibareler hayli ilginçtir: "Kur'an, daima kardeşçe geçinilmesini tavsiye etmekle, az yemeğe kanaat düsturunu koymakla, şarap vesair müskirat gibi insanı baştan çıkaran içkileri ve her türlü hava oyunları men etmekle, kadınların evlerinde oturmalarını ve sokağa örtülü çıkmalarını emretmekle cemiyet hayatı için meş'um olan bu temâyülleri mümkün olduğu kadar imhâ etmiştir. İşte bundan dolayı İstanbul'un en hareketli sokaklarıyla en hareketli mahalleri gündüz az gürültülü olur ve güneş battıktan sonra da derin bir ıssızlık içinde kalır. Müslüman bir Türk'ün diğer bir Müslüman Türk'e hiddetle baktığı nadir görülür; fakat küfrettiği, yakasına yapıştığı, dayak attığı hiç görülmez. İhtiyarlığın eski kahramanlık çağlarında haiz olduğu nüfuz ve tesir Müslüman Türkler arasında hâlâ berdevam olduğu için, ak sakallı bir ihtiyar öyle bir galeyanı birkaç atasözü ve bir iki âyet irâdiyle derhal teskin edip rezalete nihayet verebilir. Avrupa'nın bazı payitahtlarında çok büyük polis kuvvetleri bulunduğu halde cinayetleri önleyip canileri yakalamaya kâfi gelmemesine mukabil, İstanbul'da polisin hemen hiçbir işi yok gibidir." ------ Serserilik yapmak kimin haddine! Peki, namaz saatlerinde dükkanların açık bırakıldığı, geceleri evlerin kapıları alelâde bir mandalla kapatıldığı halde, senede dört hırsızlık vak'ası bile olmayan Osmanlı bunu nasıl başardı?.. Hemen söyleyelim: "Serseri ve Mazanne-i Sû-i Eşhas" (Başıboş Gezen ve Kendisinden Fenalık Beklenen Şahıslar Hakkında Kanunla... Serseri ve suç işlemeye meyilli kişileri kapsayan bu kanun, öncelikle serseriliğin tanımıyla başlıyor ve onları ıslah etmenin yollarını arıyor. İşte Osmanlı'da serseriliğin tanımı: "Hiçbir geçim vasıtası bulunmadığı ve çalışmaya gücü olduğu halde, en az iki aydan beri bir hiçbir şekilde çalışmayan veya bir sanatla meşgul olmayan ve bu müddet zarfında iş bulmak için gerekli girişimlerde bulunduğunu dahi ispat edemeyip, şurada burada dolaşan kimselere serseri denir. Çalışmaya muktedir iken dilenmeyi geçim yolu olarak gören dahi serseri addolunur." İşte sokaklarda bu tanıma uyan birileri varsa zabıtaca gözaltına alıyor. O şahsın muhakeme ile serseriliği sabit olursa, onun faydalı işlerde veya belediye veyahut kamu kuruluşlarından birinde iki aydan dört aya kadar istihdamına ve bu mümkün olmazsa memleketine veya iş bulması mümkün olan uygun bir yere gönderilmesine karar veriliyor. Söz konusu istihdamda belirlenen ücretin yarısı iş veren idare tarafından verilmek şartıyla o belde dahilinde veya civarında serseriye iş veriliyor. Eğer yatacak yeri yoksa bahsedilen idare tarafından yatacak bir yer verilerek serseriye ücretin yalnızca üçte biri ödeniyor. On beş yaşını doldurmayan çocuklar ise serseri sınıfına girmiyor. Bu tür çocukları ebeveyni veyahut kanunen beslenme ve terbiyeleri ile mükellef olan akrabası ilgilenmez ve şurada burada serserice dolaşmalarına müsaade ve müsamaha ederlerse yirmi kuruştan üç yüz kuruşa kadar para cezası vermek zorunda kalıyor. İşte kanunun ana hatlarıyla özeti... Yeni tabirle suçluları topluma kazandırmak dedikleri şey. Bugün hâlâ kap-kaç terörünü konuşuyoruz, ne diyelim atalarımız bu işi yıllar önce çözmüş bile, darısı başımıza... ------ Misvaksız kılınan namaz Hazret-i Ömer'in "radıyallahü anh" zaman-ı şerîflerinde, Şâm şehri civarında, bir kaleyi muhâsara ettiler. Allahü teâlânın hikmeti öğle vakti yaklaştı. Fetih müyesser olmadı. Hazret-i Ömer gadaba gelip, İslâm askerinin hepsini huzûruna çağırıp, "Bu ana kadar kalenin feth olunamamasının sebebi nedir. Kâfirler kimlerdir ki, İslâm askerine karşı koyarlar. Aranızda zâhiren bir hata sâdır olmuş kimse olmasa, bu kadar dayanamazdı", diye şiddetli azarladı. Eshâb-ı tâhire varıp, herbirisi tövbe ve istiğfâr ile meşgul oldular. O esnâda Eshâb-ı güzînden birisi ağlayarak, Hazret-i Ömer'in huzûrlarına gelip, dedi ki, "Yâ Emîr-el-mü'minîn, bu gece teheccüde kalktığım vakit, karanlık olduğundan, misvakımı arayıp, bulamadım. Misvaksız namâz kıldım. Var ise benim hatamdandır. Bunun üzerine Hazret-i Ömer "radıyallahü teâlâ anh" buyurdu ki, "Tövbe ve istiğfâra devâm eyle". Bu konuşma üzerinden çok değil, bir saat geçmeden kale feth olundu. ------ > Her güne bir dua Resûlullah'ı rüyada görmek için... Rüyasında Peygamber Efendimizi görmek isteyen, ona çok salevât getirmeli ve şu duâyı çok okumalıdır: "Allahümme rabbel beledil-harâm veş-şehril harâmi vel-hılli verrükni vel-harâmı ver-rükni vel-makam ikra' alâ rûhi Muhammedin minesselâm." Ebû Hüreyre hazretleri, Resûlullah'tan bildirir, "Cuma gecesi iki rekat namaz kılıp, her rekatında bir Fâtihadan sonra bir Âyete'l-kürsî, on beş İhlâs okuyup selâm verdikten sonra bana bin salevât okuyan, öbür Cumaya varmadan beni rüyada görür" buyurdu. ------ > Oruç ve sağlık Oruç strese iyi gelir Oruç, hormonal yönden tam bir stres olduğu halde organların verdiği cevaplar ve davranışlar açısından stresin tam karşıtıdır. Adeta hormonlarla stresi yaşarken bedensel ve ruhsal davranışlarla stresin zıddı bir görünüm sergiler. Bu zıtlığın ve benzerliğin sebebi, orucun bir strese alıştırma eksersizi olduğudur, bu da strese karşı muafiyet oluşturur. Oruç, bedeni bir ay boyunca organizmayı ilerde karşılaşacağı aşırı kortizol, aşırı adrenalin ve aşırı ACTH etkisine karşı hazırlar. Kısaca oruç, strese karşı vücudun korunmasını stresi taklit ederek başarır. Stresten kurtulmak için iyi mesaj taşıyan biyomolekülleri arttıran yiyecekler ve ilaçlar kullanılmaktır. Şeker, alkol, sigara, çikolata, kafein geçici olarak beyindeki iyi biyomolekülleri attırırlar. Ancak her seferinde daha fazla bu maddelere bağlanmakla sağlanabilir söz konusu rahatlama. Dolayısıyla orucun meydana getirdiği rahatlık kısa süreli olmayıp, metabolizmanın hayat boyu stresten uzak kalmasını sağlayıcı yöndedir. ------ > Yozgat mutfağından Yozgat Böreği Malzemeler: * Yarım kg ıspanak * 1 baş kuru soğan * 100 gram pastırma * 1 adet domates * 1 kaşık margarin * 1 adet yumurta * Yarım kg yufka Hazırlanışı: Ispanağı temizleyip, yıkadıktan sonra, su koymadan, kısık ateşte haşlayın. Haşladığınız ıspanağı hafifçe ezin. Bu arada bir tavaya margarini alın. Soğanı yemeklik doğrayın. Margarinle beraber kavurun. Domatesi rendeleyerek ilave edin. Pastırmayı küçük küçük doğrayarak tavaya alın. En son olarak da ıspanağı ve çiğ olarak malzemeye karıştıracağınız yumurtayı ve karabiberi ekleyin. Yufkaların her birini dörde bölerek içine hazırladığınız içten koyun. Dilediğiniz şekilde sarın (muska ya da paçanga böreği gibi olabilir). En son olarak kızgın yağa atın ve altın sarısı renk alana dek kızartın. Günün Mönüsü: Yayla Çorbası, Etli Kurufasulye, Yozgat Böreği, Kadayıf Dolması

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.