Bu haftaki konuğumuz, ünlü tiyatro oyuncusu Tomris Oğuzalp: Tomris Oğuzalp "Sanatta, şu veya bu dal önemli değildir. Bence önemli olan eğitimli olmaktır. Sanatçı eğitimli olmak zorundadır" diyor. Ünlü tiyatro oyuncularından Tomris Oğuzalp''in görüşleri şöyle: Sanat, eğitim ister Sanat hayatımda, sinema oyunculuğu da yaptım, şu andaki gibi dizilerde de rol aldım ama, benim için her zaman asıl olan tiyatrodur. Sanatçılıkta ise hangi alanda olursa olsun eğitim şarttır. Ben bunu kendim konservatuvar mezunu olduğum için söylemiyorum. Dışarıdan gelip de çok başarılı olanlar da var. Hiçbirini ayırmıyorum. Ama genel bir şey söylüyorum. Sanat eğitim isteyen bir iştir. Sanatçı eğitimli olmak zorundadır. Fedakarlık mı? Fedakarlık mı? Sanat fedakarlıktır zaten. Ben sanatçılığım sebebiyle iki kere evlenmeme rağmen ikisinde de, eşimden ayrılmak zorunda kaldım. Nasıl mı? Bir turneye çıktı mı ne zaman evinize döneceğiniz belli değil. Ama evime ve eşime karşı da sorumluluğum var. O zaman eşime karşı haksızlık yapmış olmuyor muyum? Öyleyse ya evliliği ya mesleğimi tercih etmem gerekiyor. Ben de mesleğimi tercih etmem sebebiyle iki kez denediğim evliliği başaramadım. Belki çocuğum olsaydı bunda kolay tercih etmem söz konusu olmayabilirdi ama çocuğum olmadı. Asla kabul etmem Seyircim beni getirip bir yere oturtmuşsa, bu durumumu suiistimal edecek her türlü tutum ve davranışı asla kabul etmiyorum. Yani özel hayatımda, iş hayatımda çizdiğim başarı grafiğini küçültecek herhangi bir tutum ve davranışı asla kabul etmiyorum. Hani seyirci öyle bir halde gördüğünde "Aaa bu muydu bu kadar sevip saydığımız insan?" derse bu benim için ar olur. Biz bir tiyatro sanatçısı olarak böyle yetiştirildik. Şöhret zor mu? Şöhret göreceli bir duygu. Ama benim için sanat şöhret olmak için yapılmaz. Ben tiyatroda rolümü oynarım. Tiyatro biter berim rolüm de orada biter. Ondan sonra bir insan olarak toplumun normlarına ters düşmeyen bir hayat içerisinde olurum. Yani, özel hayatımda asla şöhreti ön plana alarak yaşamadım. Dolayısıyla sahnede olsun dışarıda herhangi bir yerde olsun, hiçbir zaman yanlış pozisyonda hiçbir zaman beni gören olmaz. Çünkü öyle yanlış pozisyonda olmam. "Besleme"yi dövüyor musunuz? "Besleme" çok kabiliyetli bir çocuk. Birbirimizi çok seviyoruz. Ama ne kadar kabiliyetli olursa olsun, rolünü tam yapabilmesi için o hale bürünmesi gerekiyor. Bunu kendisi de söylüyor. O bakımdan rolünü ezberlerken nerede tokat yiyeceğini biliyor. Ben de gerçekten tokat atıyorum. Hatta bazen olmadık bir yerde attığım zaman daha tabii oluyor. Oyun sonunda da bağrıma basıyorum tabii. Zaten başarısı da biraz buradan geliyor. Bütün bunlara rağmen ilerideki bölümlerde dayağı kaldırıyoruz. Şimdiki aklım olsaydı Yaşadığım her anı çok severek, beğenerek yaşadım. Üzüldüğüm herhangi bir zaman da, hep "Allah daha beterinden korusun, en kötü günüm böye olsun" diye kendimi teselli etmeyi bilmişimdir. Sanat hayatımı çok doya doya yaşadım. Neme lazım? Bir sanatçı olarak politikayla asla ilgilenmem. Bence sanatçı hiçbir grubun hiçbir kliğin adamı olmamalıdır. Çünkü sanat evrenseldir. Tüm insanları kucaklamaktır. Siyaset ise apayrı bir daldır. Herkesin harcı değildir. Hele hele şöhretin gölgesinde siyaset yapmak, siyasete gölge düşürdüğü gibi şöhrete de darbe vurur. Evet, sanatçının da beğendiği siyasetçi olabilir ama, bu kendi içindedir. Bence sanatçılığını her zaman siyaset üstünde tutması gerekir. Sevgi ve saygı Kimseyi eleştirmek haddim değil. Ama gerek sanatta olsun, gerek diğer tüm hayatta kuşaklar arasındaki sevgi ve saygı, sanki biraz yok oluyor gibi değil mi?.. Bizim açımızdan bu iki kavrama bakacak olursak, bizler bu mesleği bir ömür feda ederek bu günlere taşımanın yorgunluğuna yanmıyoruz. Ama bazen, gençlik ve şöhretin baş döndürücülüğünden olsa gerek, yıllarımızı bu mesleğe vermiş olmamıza rağmen "Bunların ne işi var burada?" der gibi kimi gözlerin üzerinizde olduğunu hissetiğiniz bile oluyor. Görüp de, yüzünü çevirip görmezden gelenler olabiliyor. Oysa ne gençlik ne de şöhret kalıcıdır. Sanatın yaşı da yoktur. Önemli olan nedir biliyor musunuz? Kimseyi sevmek zorunda değilsiniz. Ama saygı göstermek insanlık gereğidir. Oğuzalp''ten bir hatıra Sürpriz rol! Birçok acı tatlı hatarımazı oldu elbette... Ama size yirmibeş yıl önce, babamı tiyatronumu izlemeye davet ettiğim akşamı anlatayım. Ben ailemden habersiz başlamıştım oyunculuğa. Babamın haberi olduğunda biraz şaşırsa da kabullenmişti. Ben de ona, bir oyunumuzu izletecek, nasıl rol aldığımı gösterecektim. Babama sahnenin en önünden yer ayırttım. Konuklar oturdu. Sahne açıldı. Bizler sahneye çıkmadan önce, izleyici karısında şaşırmamak için alıştığımız bir duayı okuyup öyle çıkardık. O gün de çok heyecanlıydım. Yine sahneye çıkmadan önce dua edecektim. Bir arkadaşım geldi o esnada. Bana dedi ki: - Ben sana bir okuyayım(!) nasıl oynadığını anlamazsın... Meğer bana bir sürprizi varmış nereden bileyim. Neyse sahne açıldı. Rollerimizi elimize aldık. Aaa, bir baktım repliğe... Yani yazılı olan role göre, benim sahnenin bir ucundan girip, ardından bir başka oyuncunun devreye girmesiyle birlikte dışarı çıkmam gerekiyordu. Hepsi bu kadar. İster istemez, sahnenin bir ucundan girdim, diğer oyuncu geldi ve öteki ucundan çıktım. Bir daha da oyun sonuna kadar rolüm olmadı. Eh, babama ne kadar başarılı bir oyun izlettiğimi anlamışsınızdır. Zavallı babam oyun sonuna kadar kızını göremedi. Bu da arkadaşımın bir şakasıydı.

