“Dağarcığı ikiye bölüp gece vakti bizi doyurup yatmışlar. Adam karakola şikâyet etmiş...”
Hatırama bugün de devam ediyorum... Dedemin evinde dört tane oda alt katında da dört tane ayrı ayrı ahır vardı. Evindeki eşyaları da dört tane büyük tencere, ona yakın tabak o kadar da kaşık vardı. Bir tane bile çatalı, su bardağı yoktu. Babamın ısrarlarına rağmen evine soba bile kurmamış hâlâ suyunu en yakın mahalle çeşmesinden taşırlardı. Babaannem ben dört yaşındayken vefat etmişti. Hanım isminde yaşına uygun bir Yörük kadını ile evlenmiş, onunla da yirmi yedi sene beraber yaşamışlardı. Babamın tüm ısrarlarına rağmen dedem teknolojiyi kullanmayı reddedip kendi dünyasında olmayı tercih etmişti. Bir gün dedeme sordum:
-Dedeciğim, hayatın hep bu şekilde miydi?
Yüzüme baktı:
-Ya ne olacaktı oğlum! Ben yetim Mehmet’im, benim babam ben dört yaşında iken sarıhummadan ölmüş. Üç çocukla anam dul kalmış, elde yok avuçta yok. Bir de babamın akrabaları bizi “Dede mahrumu” kabul edip babamın malından da mahrum etmişler.
Dedem bize sahip çıkamamış. O da bir iki yıl sonra vefat etmiş. Anamın anlattığı bir olayı sizlere anlatmayım da kulağınıza küpe olsun.
Eskiden çok kar yağarmış. Anam dağdan odunu sırtında getirmiş ama buğday yok un yok.
O gece açlıktan biz üçümüz birden ağlamaya başlarmışız. Anam dayanamamış ve en yakın komşusuna gitmiş. Kadın anamdan beş altı yaş büyükmüş. Onun da yetimleri açmış. Kadının teklifini kabul eden anamla komşumuz, komşulardan birinin ambarından bir dağarcık un almışlar.
Daha önce bu komşuya yalvarıp ödünç istemişlermiş de adam vermemişmiş. Dağarcığı ikiye bölüp gece vakti bizi doyurup yatmışlar. Adam gidip karakola şikâyet etmiş. Karakoldaki çavuş ve askerler bizim köyü dolaşınca anamı da komşuyu da suçüstü yakalıyorlar.
Bulaşık hamur kapları da delil olarak götürülüyor. Şikâyetçi komşu, anam ve komşumuz hep birlikte karakola götürülüyor.
Allah’tan karakol çavuşu hâlden anlayan bir adammış. Hepsini dinliyor ve durumu tatlıya bağlıyor. Alınan unu ödünç olarak kabul ediyor, helalleştiriyor ve yazın ödemelerine karar veriliyor.
Bu olay benim hangi şartlardan bugünlere geldiğimi anlatan çok güzel bir tespittir.
On yaşlarında iken kömür yapmayı öğrendim. DEVAMI YARIN
Ünal Bolat'ın önceki yazıları...