Hatıraları canlandı hayalimde...

A -
A +

“Bir yastıkta kırk yıl” şarkısını dinlerken hep onların bitmeyen o sevgilerini hatırlarım...

 
Cep telefonları çıkalı ev telefonlarımız pek çalmaz oldu. Eğer çalarsa ya resmî bir kurumdan ararlar ya da bizden yaşlı akrabalarımız…
O gün öğleyin de çaldı ev telefonumuz. İşte yine sürpriz bir telefon gelmişti. Arayan anneannemlerin komşusu Ahmet Ağabeydi.
-Buyur Ahmet Ağabey, dedemlere bir şey mi oldu?
Ahmet Ağabey, “telaşlanmayın” diyordu ama sesi bizden daha telaşlıydı:
"Deden bu sabah namaza gelmedi. Vakit öğleye yaklaştı ortalıkta da gözükmüyorlar. Her sabah avluda görürdük onları."
-Hemen aklımıza kış gününde kömür dumanından zehirlenmiş olma ihtimali geldi:
-Ahmet Ağabey sakın dumandan etkilenmiş olmasınlar?
-Bize de öyle geldi. Ben de eve girip bakacağım, size de haber vereyim dedim.
-Tamam Ağabey, biraz acele et ne olur. Biz de hemen geliyoruz.
Telefonu kapattık ama yüreğimize kor düşmüştü “Allah’ım ya dumandan zehirlendilerse!..” 
Hemen yola çıktık… Bir yandan da kara haber almış gibi ağlaşıyorduk. “Kesin zehirlenmişlerdir onlar. Yoksa evden niçin çıkmasınlar?” diyorduk.
Her zaman güle oynaya gittiğimiz o mesafe şimdi bitmek bilmiyordu. Dedemle anneannemin nur yüzü geldi gözlerimin önüne… Hatıraları canlandı hayalimde:
“Bizi ancak ölüm ayırır hanım” derdi dedem.
Onlara bir şey olursa biz bayram günlerinde kime giderdik el öpmeye… Kimin boynuna sarılırdık “dedem” diye, “anneannem” diye.
Tabii ya… Bayram günleri el öpmek için doluştuğumuz o mütevazı evlerinde günümüzün modern mobilya takımları, kartonpiyerler, jaluzi perdeleri, plazma televizyon, bilgisayar falan yoktu… Ama onların biz çocuklarına ve torunlarına yetecek kadar sevgileri ve sohbetleri vardı.
“Bir yastıkta kırk yıl” şarkısını dinlerken ben hep onların bitmeyen o sevgilerini hatırlarım. Her geçen zaman birbirine daha bir bağlanan bu sevgi bağını nasıl örüyorlardı? Birbirlerini görmeden duramıyorlardı.
Aile içi şiddet haberlerini dinlerken dedemle anneannemin sanki tek insan gibi yaşayışlarıyla kıyaslardım da şaşar kalırdım.
Aralarındaki bu sevgi sürüp gitmişti yıllar yılı. Seksen yaşını devirmişti ikisi de…  Mahallede de herkesin saygı duyduğu iki yaşlı çiftti onlar.  Dedemlerde doğalgaz yoktu. Soba yakıyorlardı. Allah’ım inşallah korktuğumuz gibi olmamıştı…
Evlerinin önüne geldiğimizde, ambulansla birlikte kalabalığı görünce ağlamaya başladım. Mutlaka zehirlenmişlerdi.  
“Allah’ım inşallah ölmemişlerdir!..” DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.