Bolu''dan Tevfik Acar''ın hatırasını yayınlamaya kaldığımız yerden devam ediyoruz... Okuyucumuzun eniştesinin, bir karakolda jandarma çavuşu olarak görev yaptığı dönemdir. Çocuklarına bir araç sürücüsünün çarpıp ölümüne sebep olduğu için karakola şikayette bulunan aile, ne yazık ki aracın rengini söylese de markasını ve plakasını tam olarak belirtemez. Ama çocuğu ölen anne, "Ne zaman görsem tanırım o adamı" der. Jandarma, olayı takibe başlar ama bir sonuç alınamaz. Kaza yapan genç de, "Nasıl olsa beni kimse görmedi?" diyerek, olayı kimseye söylemez. Aradan aylar geçtiğinde de, "Unutuldu" diyerek rahatça dolaşmaktadır. Ve bir gün kaza yapan genç, bir arkadaşını ziyaret maksadıyla karakola gider. Tesadüfen, kazada ölen çocuğun annesi de, sık sık geldiği karakola "Oğluma çarpan katili bulabildiniz mi?" demek için yine gelmiştir... "İşte bu esnada çok enteresan bir gelişme olur. Halit hiçbir şeyin farkında değildir ama, annenin gözleri şıp diye tanır Halit''i... Bir süre gözlerini kısıp baktıktan sonra, jandarmaya dönerek haykırır: -İşte bu!.. Buydu oğlumun katili!.. Bu çarpmıştı oğluma!.. Böyle bir iddiaya, orada bulunan jandarma çavuşu Kerem bey de şaşırır. Halit''in ziyaretçi olarak konuştuğu jandarma eri de. Hatta kadına dönüp cevap verir: -Ne alakası var teyze, bu bizim misafirimiz. Ziyaret için burada... -Hayır siz ne derseniz deyin. Ben bunu tanıyorum. Buydu çocuğuma vurup kaçan!.. -Teyzeciğim bir başkasıyla karıştırıyor olmayasınız? -Hayır hayır!.. Hiç gözümün önünden gitmiyor ki, karıştırayım. Bakın işte, o da anladı kendisini. Bakın rengi nasıl değişti. Tutuklayın bunu ne olur!.. Bakın kendi ayağıyla gelmiş tutuklayın!.. Halit''in rengi gerçekten sapsarı kesilmiştir. Düşünebiliyor musunuz karakoldaki durumu?.. Şimdi jandarma çavuşu ve jandarma ne yapsın? Kendilerini ziyarete gelmiş, misafir konumundaki birine, bir anda suçlu muamelesi nasıl yapacaklar? Ama öte yanda aylardır eviyle karakol arasında mekik dokuyan bir anne var. Evladını daha çiçeği burnunda çocuk iken kara toprağa vermiş, bağrı yanık bir anne. Ve üstelik, kendinden o kadar emin konuşuyor ki, hayret edilir. Öyle ya, aylardan beri geldiğinde şimdiye kadar niçin kimseyi suçlamamış da şimdi tutup birden bire Halit''i göstererek, "İşte buydu o" diye feryat edivermiş? Bu sebeple jandarma da arada kalmıştır. Zaten Halit''in yüz ifadeleri yüzseksen derece değişmiştir. Çünkü o da anlamıştır aylar öncesi yaşadığı o kazanın, şu an bir tesadüf sonucu da olsa kendisini ele verdiğini. Halit''in paniklemesi, kadının kararlı tutumu karşısında, işin seyri değişir. Halit''I misafir eden jandarma, şimdi suçlu zanlısı muamelesi yapmak zorunda kalmıştır. Hiç beklemediği bir anda, kendini kapana kısılmış gibi hisseden Halit, ister istemez aylardan beri sakladığı gerçeği, yalanla örtbas etmeye çalışır: -Benim öyle bir kaza ile alakam yok. Ne zaman olmuş bu kaza? Anne, "Yalan söylüyor" derken, jandarma da, kazanın gününü ve tarihini zabıtlardan söyler. Halit yine yalan cevap verir: -Ben o gün okuldaydım. İsterseniz okulumu arayın sorun. Tabii ki, okulu arar jandarmalar. Biraz sonra istenen bilgi kendilerine ulaşmıştır. Halit''in o gün okula geldiği yazılıdır kayıtlarda. Aslında okuldaki kayıtlar doğrudur. Ama Halit o gün okul idaresine fark ettirmeden kaçmıştır. Bunu ne okul idaresi bilir ne Halit''in ailesi... Halit zaten kendi başına yaşamakta, doğru dürüst bir şekilde ailesinin kontrolünde bulunmamaktadır. Bunu bilmeyen jandarma, okulun verdiği bilgiyle birlikte, zaten misafiri durumundaki Halit''e biraz toleranslı davranır: -Kusura bakma Halit!.. Tamam, bizim misafirimizsiniz. Okulda var olduğunuz da söylendi. Ailen de okulda olduğunu söyledi. Zaten aleyhinde başka da delil yok. O bakımdan seni burada tutmayacağız. Ancak, bu kadıncağız da kesinlikle senin olduğunu söylüyor. -Yani? -Yani, ister istemez ev adresini ve kimlik bilgilerini alacağız. Araştırmayı bu yönde de sürdüreceğiz. Devamı yarın

