“Adaletli savcı öyle söyleyince o havalı gümrükçüler havalı eteklerini yere indirdiler...”
Rahmetli İbrahim Cevahir Ağabeyin Libya’da yaşadığı bir hatırasını anlatmaya devam ediyoruz:
Savcı sordu: “Evet… Anlat bakalım bu kaçak malları?”
“Bu kaçak malları ben anlatmayayım.”
“Kim anlatsın?”
“Benim buradaki, gümrükteki ortağım.”
“Kimdir buradaki ortağın?”
“Bu şikâyeti yapanlar!”
Savcı:
“Ne diyorsun sen?”
“Ben ne diyeceğim. Savcı sizsiniz. Siz savcısınız ya… Yani bakın... Ne çıktı bu gemiden? Koca kazan çıkıyor, yatak çıkıyor, bilmem ne çıkıyor. Ben ne demişim? 'Demir' demişim, 'kereste' demişim. Peki ama bunları çıkartacak olan bu limandaki gümrükçüler değil mi?"
“Evet?”
“Bunlardan biri yoksa burada ben niye öyle diyeyim ki?”
Savcı “Ya doğru aslında, arkadaşlar bu doğru söylüyor bir dakika” dedi. Savcı öyle söyleyince o havalı gümrükçüler eteklerini indirdiler birdenbire. Dedim ki:
“Önce, benim ithal müsaadem var. 180 kalemdir. Önce onları alıp bir okuyun. Bu gelenler o müsaadelerin içinde mi? Ona bir bakın. Bir de onun dışında ben bir dilekçe verdim 'gelecek mallarım bu' diye. Gemi geldi indirdiler. Ama bu arada gemi bir de manifesto getirip verdi gümrüğe… O manifesto nerde Sayın Savcım?"
O belgeyi istedi savcı. Alıp getirdiler. Dedim ki:
“Bakın ne yazıyor orada?"
“E burada yazıyor, baraka, yatak, tencere vb.”
Savcı dedi ki tekrar:
“E sen niçin böyle yazdın?”
“Savcım, biz bu memleketten hiçbir yere ne telefonla konuşabiliyoruz ne teleks çekebiliyoruz. Bu gelen gemi İtalya’dan Cenova’dan yüklendi. Cenova İtalya’nın bir limanı… Orda yükleyenler bizimle irtibat kuramıyor ki… Ama o geminin içinde başka bir şey var mı indireceğimiz?”
Derken oradan bir kâğıt daha çıkardılar. Gemiyi Cenova’da yükleyen insanların, gemiye yüklenilen malzemelerdeki değişikliğin nedenleriyle ilgili açıklaması. Açıklamada yazılanların okunmasını istedi savcı. Okundukça olayın içyüzü anlaşılıyordu... DEVAMI YARIN