“Ali dur Ali... Bekle beni oğlum. Hastaneye gideceğiz" diye kaybolan evladını arıyordu...
Bindiğim otobüste arka koltuklarda bir kadıncağızın evladıyla ilgili çaresiz yalvarış sesleri geliyordu. Koltukta oturmasını arabanın fren yapabileceğini, sağa sola dönüşte düşebileceğini söylüyordu ama sesin gelişinden ve söz dinlemeyen çocuktan sanki zihinsel özürlü bir çocuktu.
Onu hastaneye götürüyordu. Ama konuşması otoriter değildi. Anadolu tabirince biraz safça konuşuyordu. İçim iki kez yandı... Bu annenin hâli ve çaresizliği ile zapt etmekte zorlandığı çocuğunun hâli.
Otobüs Bakırköy Sadi Konuk Devlet Hastanesinin önünde durduğunda inen yolcular arasında ben de vardım. Metrobüse geçmek için merdivenlerden yukarı tırmandım. Köprü üzerine çıktım ki arkamda aynı tanıdık ses.
-Ali dur Ali... Gitme dur bak doktora gideceğiz haydi gel Ali...
Sağıma soluma bakındım gayriihtiyari... Ali kimdi? Hangi çocuktu?
Kadıncağız “Ali Dur. Hastaneye gideceğiz oğlum dur” diyerek metrobüs güzergâhına merdivenlerden inmeye başladı... Anneyi o zaman gürdüm... Kırklı yaşlarda üzerinde bir hırka, hırkanın altında eski bir fistan başında bir tülbent biraz kiloluca bir anne... Kendine bakacak hâli yok... Oğlunun derdini kimseye anlatacak hâli yok... “Ali dur Ali” diyerek insanlar arasında kaçıp kaybolan evladının peşinden gidiyordu. Çocuk anneyi dinlemiyor keyfine göre kaçıyordu...
Ne o annenin çaresizliğini İstanbul fark ediyordu ne her biri kendi telaşındaki yolcuların umurundaydı anne? Hoş, benim umurumda olsa ben ne yapabilirdim ki? Kim idik kimle ilgilenmek için? Hiç kimseye hiçbir konuda bir şey sorma, bir yardım etme, bir destek ihtimalimiz mi kalmıştı? Polisi mi arasaydım? Ne diye arayacaktım? Sağlık merkezlerine mi? Hangi merkeze ne diye haber verecektim? Üzülmekten başka elimizde ne kalıyordu ki?
Neredeydi bu çocuğun babası? Neredeydi bu çaresiz kadıncağızın kocası? Hayatta ise bu hayırsız adamdan ve bu evlattan dolayı neydi bu annenin çilesi böyle? Baba öldü ise bu kadıncağız tek başına bu İstanbul’da bu çocuğu nasıl yetiştirip tedavi ettirecekti? Böyle bir çocukla hangi doktor nasıl ilgilenecek tedavi edilecekti? Yüreğimi kızgın demir gibi dağlayan bu duygular istasyona yaklaşan ağzına kadar dolu metrobüste yer ararken kalabalığın arasında kaybolup gitti... Metrobüsün kapısından içeri girebildiğim için şanslıydım...
Ömer Reşat Altınok

