Bir ay geride kaldı... Halen sarılmamış yaralar var... Yetkililere soruyorsunuz, hükümet olaya hakim... Son hızla çalışmalara devam ediyor... Halka soruyorsunuz perişan... Şu an ise, kimseyi suçlamanın kimseye bir faydası yok. Yaşanan acı gerçeği hiçbir şey değiştirmiyor çünkü. Ne yapalım ki bu afet bir kere gelmiş başımıza... Yapacağımız şey, üzerimize düşen neyse onu en iyi şekilde yerine getirebilmek... Biz de bu köşede, bir aydan beridir depremzede okuyucularımızın, vatandaşlarımızın acılarına ortak, duygularına tercüman olmaya çalıştık elimizden geldiğince... Bugünkü yazımızda da, bir ailenin dramını anlatan Metin İpek''in sözlerine yer veriyoruz: "Depremin ilk günü, herkes gibi halamlar da televizyonun karşısında başımıza gelen bu acı olayı izliyorlar. Halamlar Yozgat''talar. Halamın kızı ise İzmit''te oturuyor. Halamlar haberleri izlerken, bir yandan da kızlarının akıbetini merak ediyorlar. İşte bu esnada, haberlerde ölenlerin isimleri arasında, kızının ve çocuklarının da ismi okununca, yüreklerine kor düşüyor... Buradan olay böyle öğrenilirken İzmit''te neler oluyor? Yedi katlı binanın en üst katında olan bu aile de enkaz altında. Kurtarma ekipleri enkaz altından yaralı ve ölüleri kurtarırken, bir küçük kız buluyorlar. "Bu kızın kimi kimsesi yok mu?" diye bakınırken, o sırada bir bey geliyor. Meğer komşularıymış: -Durun!.. Bu çocuk benim arkadaşımın çocuğu. Çocuğu kurtarma ekiplerinden aldığı gibi, üzerini giydirdikten sonra helikoptere yetiştiriyor adam. Komşunun ne kadar önemli olduğunu burada da anlıyoruz... Komşusu bu çocuğu İstanbul''daki hastaneye kaldırdırırken, bu olayı halamlar da televizyondan görüyorlar. Hemen hareket ederek İstanbul''a geliyor ve araya sora torununu buluyorlar. Hastanede tedavisi yapıldıktan sonra, torununu alarak Yozgat''a götürüyor. Şimdi beş kişilik aileden kurtulan tek çocuk olarak Aslıhan Turan, Yozgat''ta anneannesinin evinde... Ancak ortada bir kayıp var. Aslıhan''ın 17 yaşındaki ablası Nagehan. Nagehan''ın ölü mü olduğu diri mi olduğu belli değil... Görgü şahitlerinin anlatmasına göre anne, baba ve küçük çocuğun cesedi bir arada çıkıyor. Babanın kucağında çocuk. Anne de kocasının ayak bileğinden yakalamış şekilde öylece çıkıyor enkaz altından. Baba anne ve oğlan üçü bir arada kapıda yakalanıyor depreme. Hayatta kalan küçük kız Aslıhan ile kayıp olan ablası Nagehan ise aynı odada yatıyorlarmış. Bundan sonrasını, depremden yaralı olarak kurtarılan ve halen Yozgat''ta kalan küçük kız Aslıhan''dan öğreniyoruz: "20 Ağustos gününe sünnet düğünümüz olacaktı. Bir evin bir oğlu olan küçük kardeşimiz Salih Nur''un sünnet düğünüydü bu... Annem babam ve ablam yaklaşık bir aydan beri sünnet düğününün hazırlığı içerisindeydiler... Kardeşimin sünnet elbiseleri alınmış... Evdeki mobilya kardeşim için düzenlenmiş, davetiyeler bastırılıp konu komşu, eş dost herkese dağıtılmıştı. Üç gün kalmıştı düğünümüze... 16 Ağustos gecesiydi... Tüpraş''ta çalışmakta olan babam her zamanki gibi eve gelmişti. Evimizde her zamanki gibi tatlı bir heyecan vardı. Çünkü üç gün sonra kardeşimin sünneti dolayısıyla evimiz cıvıl cıvıl olacaktı... Ama o gece başımıza geleceklerden hiçbirimizin haberi yoktu.. Babam, annem, ablam, ben ve küçük kardeşim olmak üzere biz beş kişilik bir aileydik. Kardeşim babamların yanındaydı o gece. Ben de ablamla aynı odada kalıyordum. Daha yeni yatmıştık. Saat ikibuçuk mu desem, üçe çeyrek mi var bilemiyorum. Yani daha gözlerimizi yumsak da uykuya dalmamıştık... Müthiş bir sallantıyla hepimiz yataktan fırladık. Evimiz, İzmit Seymen Körfez Mahallesi Örnek Evler Yanı Keskinnur Apartmanıydı. Pembe boyalı bir evdi. Deprem sırasında bizler çığlık atmaya başladık. Bu esnada Annem bir yandan "Allahım sen bizi koru!" diye feryat ederken, bir yandan da "Kızım korkma, bizi kurtaracaklar" diye bize teselli vermeye çalışıyordu. Babamdan ise hiçbir ses alamıyorduk. O haldeyken ortalık toz dumana katıldı. Binamız yıkılmış, bizler de enkaz altında kalmıştık. Gece yarısı olduğu için kimsenin kimseyi gördüğü yoktu. Yüreğim ağzıma gelmiş halde sabahı bekliyordum. Hava aydınlanmaya başladığında, avazım çıktığı kadar bağırmaya başladım: -Kurtarın beni... İmdaaat... Yardım edin ne olur!.. Bu arada kurtarma ekiplerinin geldiğini gördüm. Beni göçük altından çıkardılar ve komşumuza teslim ettiler. Hastaneye kaldırıldım. Ondan sonra anneannemler gelerek beni aldılar. Babamın annemin ve kardeşimin öldüğünü söylediler. Ama ablam neredeydi? Onun ne ölüsü vardı ne dirisi... Devamı yarın

