Körün gözü açılınca

A -
A +

Ömer Seyfettin’in Diyet hikâyesi bana daima muhannet olmayı ve vefayı düşündürür. O hikâyede okuyanlar bilir en dokunan sahne Koca Ali’nin kimseye eyvallah etmezken minnet altında kalmasıdır. Bu ona büyük ıstırap verir. Parası olsa çıkarıp verir diyetini. Parası olmayınca da gururu her gün biraz daha incinir ve dayanılmaz hâl alır sonunda...

 

Hani bir başka fıkra vardır. Adam şemsiyesiyle yağmurda ıslanmaktan kurtardığı arkadaşına daha sonraları her karşılaştığında “şemsiyem olmasa ne olurdun değil mi?” diye söyledikçe artık gına gelir ve bir gün bir havuzun kenarından geçerken yine böyle söyleyen adamın şaşkın bakışları arasında arkadaşı kendini havuzun içine atar, sırılsıklam havuzdan çıkarken “şemsiyen olmasaydı işte böyle olurdum” diyerek çekip gider...

 

Gerek o hikâye gerek bu fıkradaki gerçekler bize bir şey haykırır... İnsan yaptığı iyiliği başa kakmamalı... Karşısındakine yaptığı vefakârlığı sürekli başa kaktığında o kimseye bu eziyet olur. İşkence olur. Dayanılmaz bir hâl olur...

 

Vefa insana yakışır ama başa kakıldığı anda biter. Vefasızlığı vurgulamak için herkes tarafından söylenilen bir söz daha vardır:

 

“Körün gözü açılınca önce bastonunu kırarmış.” Körün bastona ihtiyacı kalmaz görmeye başladığında eliyle değil, gözleriyle yürür. Ama bu, bastonun değerini küçültmez. O baston zamanında yol gösterdi, destek oldu. Asıl mesele, o desteğin bir ömür boyu gölgeye dönüşmemesidir.

 

Montaigne der ki: “Minnet, adaletin en içten biçimidir.” İnsanın adaleti, kendisine yapılanı unutmamasıdır. Fakat Nietzsche’nin uyarısı da önemlidir:

 

“İyilik yapan, karşılık beklediği anda artık iyilik yapmış olmaz.” Emerson ise noktayı koyar:

 

“İnsanın değeri, minnet duygusunu taşıma kapasitesiyle ölçülür.”

 

Evet, vefa insanı büyütür; ama başa kakılan iyilik, insanı küçültür.

 

     Selman Devecioğlu

 

 

ŞİİR

 

          Yok

 

 

Gecenin içinde bir yerde bir yer

 

Kayboluşun dolambaçlarında seni ararken

 

Sevgini sevdiğim anlarda her şey sen

 

Umut ışığı, güneş ve nur her yer.

 

Sevginde,

 

Aslında akşamüstü.

 

Bende gece sensizlik

 

 

 

Günün her anı uyuşuk ruhum sensiz

 

Varlığın var mı?

 

Ne fark eder ruhumda kalbinde var sevgin

 

Her şeyinsin

 

Hava, su, güneş ve hayat pınarım

 

Deliyim ben.

 

Senin sevginle huzurlu

 

 

 

Yaşamıyorum sensiz.

 

Çölde serapsın uykuda rüya

 

Sen kimsin?

 

Leyla, Aslı veya

 

Adını bilmediğim aşkım mı?

 

Gel artık kalbim paramparça

 

Ruhum kırgın, aklım firarda

 

Bitkin, bedbaht,

 

Tarumar ve kaybolan bir hayat

 

 

 

          Lütfü Yarar

 

 

UNUTULMAZ KELİMELER

 

 

MÜZAKERE: 1. Bir konuyla ilgili fikir alışverişinde bulunma; oylaşma. 2. Etüt.

 

TAARRUZ: Saldırı.

 

CÜRET: 1. Kendini bilmezlik. 2. Düşüncesizce, saygıyı aşan davranış. 3. Cesaret.

 

MUVAFFAKİYET: Başarı.

 

MEVZUBAHİS: 1. Söz konusu. 2. Adından söz edilen.

 

İHLAL: 1. Bozma, zarar verme. 2. Yasa ve düzene uymama.

 

MAHRUM: Yoksun.

 

REHAVET: Vücutta görülen gevşeklik, ağırlık, tembellik.

 

TEŞEBBÜS: Girişim, girişme.

 

TEYAKKUZ: Olması muhtemel bir şeyi dikkatle bekleme.

 

 

 

Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.