İcazetnameler: Bir ‘izin’den daha fazlası
“Osmanlıdan Günümüze, İcâzetten Diplomaya” isimli kitap, pek bilinmeyen diploma kültürünü, ciddi bir görsel kaynakla bize tanıtıyor. Eser, Osmanlının eğitime verdiği kıymeti de gözler önüne seriyor.
MURAT ÖZTEKİN
Diploma ve icazetname… Bu iki kelime aynı şeyleri ifade ediyor gibi görünüyorsa da aralarında Batı ile Doğu kadar fark var... Nitekim Osmanlıda icazetname denilince bazen ‘Asr-ı Saadet’e kadar uzanan bir ilim geleneği akla geliyordu… Talebeye kefil olmanın süslü bir alameti olan icazetnameler, estetik değerleriyle de bulundukları medeniyetin yüksekliğini gösteriyordu. Aynı zamanda çok tartışılan “Osmanlı, eğitim ve bilime ne kadar değer veriyordu?” sorusunda dair de bir şeyler fısıldıyordu…
İşte bu icazetnamelerin tarihi ve nihayetinde diplomaya dönüşme yolculuğu bir koleksiyon kitabında toplandı. Enver Beşinci tarafından hazırlanan ve İBB Kültür AŞ Yayınlarından çıkan “Osmanlı’dan Günümüze, İcâzetten Diplomaya” isimli eser, pek bilinmeyen bir kültürü, ciddi bir görsel kaynakla bize tanıtıyor. Kitapta talebelere verilen icazetnamelerden şehadatnamelere, tasdiknamelerden mülazemet rüusuna kadar Osmanlı eğitim tarihine ışık tutacak çeşitli vesikalar yer alıyor.
‘HAYRANLIK UYANDIRICI’
Enver Beşinci, kitabında “Bu koleksiyon vesilesiyle gördüğüm diploma ve icazetname görselleri, gerçekten dünyamı genişletti ve Osmanlıya olan hayranlığımı bir kat daha artırdı” diyor. Beşinci’nin eserinde yer alan vesikalar da okuyucuya aynı hayranlığı aksettiriyor.
“Osmanlı’dan Günümüze, İcâzetten Diplomaya” eserinden öğrendiğimize göre; eskiden hat gibi sanatlardan, tasavvuf ve fenne uzanan geniş bir ilim yelpazesinde talebeye icazetnameler verilirmiş. İslam dünyasında ilk ciddi icazetnameler hadis ilminde çıkmış, daha sonra diğer ilim dallarına yayılmış. Hatta sadece bazı kitaplar hakkında da icazet verilebiliyormuş. Mesela kitapta Sultan II. Mahmud devrinde bir talebeye verilen Hilye-i Şerif okuma icazetnamesi kitapta yer almış. İcazetnameler bazen, estetik seviyesi de yüksek olan birer esere dönüşmüşler; üzerlerinde zarif hatlar, detaylı tezhipler nakşedilmiş. Zamanla alafranga olsalar da süsleme gelenekleri devam etmiş.
KİTAP GİBİ OLAN VAR
O zamanki icazetnameler bazen sayfalarca olup küçük bir kitapçığa dönüşmüşler. Öte yandan icazetnameler ‘tasdikli’ de olabiliyormuş. Yani vesikada birden fazla hocanın imzası bulunabiliyormuş. Osmanlıda dört izinli icazetnameler de görülüyor, izin veren hoca sayısı arttıkça icazetnamenin kıymeti artabiliyormuş.
SİLSİLE GELENEĞİ…
İlim icazetnameleri, daha detaylı oluyormuş. İcazetnameyi veren müderris kendi adını yazdıktan sonra zincirleme olarak hocalarının isimlerini de yazıyor, icazetnameler silsile olarak Hazreti Peygamber’e ulaşabiliyormuş.
Osmanlıda icazetnameler tıpkı diploma törenleri gibi merasimle veriliyormuş. Bunlara “icazetname cemiyeti” deniliyor ve yazılı davetiyeleri de hazırlanıyormuş.
SANATKÂR SULTAN'IN HAT İCAZETNAMESİ
Kitapta yer alan en nadide icazetname görsellerinden biri Sultan Abdülmecid'e ait... Hat'la uğraştığı bilinen sanatkar Sultan, ilk yazı dersini Mehmed Tahir Efendi'den almış. Sultan Abdülmecid, tahta çıktığında bile hat sanatını bırakmamış. Devrin meşhur hattatlarından olan Kazasker Mustafa İzzet Efendi'den 1843 tarihinde icazet almaya hak kazanmış. Sultan Abdülmecid'in bu icazetnamesinin üst kısmında "Nimetin tamamı cennete girmektir" hadisi yer alıyor.
