1521'de tanışmıştık 500 Yıllık hukukumuz var

A -
A +

O günlerde Avrupa'da nüfusu 100 bini aşan üç şehir vardır, İstanbul, Edirne ve Belgrad!

Bu gün 29 Ağustos 2021

Eğer takvime bakmasam fark edemeyecektim, 500 yıl evvel tam bu gün Belgrad elimize geçmiş ve 4 asır bayrağımız dalgalanmış surlarda.

Mâlum bir şehrin Türklerin eline geçmesi kapılarının ötekilere kapanacağı mânâsına gelmez, ahali yine evinde oturur, işini yapar, kilisesine rahatlıkla girer çıkar.

Bu arada şehir canlanır, üretim, ticaret ve nüfus artar, sakinleri daha çok iş yapar, daha fazla kazanırlar.

Belgrad'a bir kaç defa gitmiş, resimlerini çekmiştim ama karambole geldik, anlatamadık okuyucularımıza. Kısmet bugüneymiş, gazetecilikte hiç bir malzeme zayii olmuyor, koyun dursun kenarda.

FOTOGALERİ İÇİN TIKLAYIN

Efendim Belgrad düzgün ve yeşil bir şehir, parklar planlı bir şekilde yedirilmiş aralara.

Orta Avrupa’nın önemli nehirlerinden Sava burada Tuna'ya karışıyor ve beraber yürüyorlar bundan sonra... Romanya, Karadeniz, Marmara...

Belgrad Osmanlı nehir donanmasının önemli üslerinden biri. Bu sayede Almanya, Avusturya, Macaristan, Sırbistan, Hırvatistan, Slovakya, Bulgaristan ve Eflak Boğdan'a (Romanya) ulaşabiliyoruz rahatlıkla.

BEO (BEYAZ) - GRAD

Grad Slavca şehir demek, Razgrad, Starigrad (eskişehir), Novigrad (yenişehir), Leningrad, Stalingrad gibi mesela.… 

Hani Akşehir, Nevşehir, Kırşehir, Beyşehir gibi. Bizim bir de "ya" ekimiz var, Antalya, Alanya, Sakarya, Amasya, Hanya, Yanya, Konya...

Beograd beyaz şehir mânâsına geliyor, ecdat “Dârülcihad” diye anıyor, tanıyor o başka.

Efendim Tuna boylarında ilk çağlardan beri beldeler kurula gelmiş, değişik kavimler yerleşmiş. Slavlar, Franklar, Romalılar, Hunlar, Avarlar, Bulgarlar, Macarlar…

Birinci ve İkinci Haçlı seferinde ordu Belgrad’da konaklıyor. Friedrich Barbarossa'nın peşine takılan 190 bin arızalı kusurlu hareketler yapyor, şehrin canına okuyor.

MURAD HAN, MEHMED HAN, KANUNİ SÜLEYMAN

Sırplar I. Kosova'da (1389) güney topraklarını Osmanlı'ya kaptırınca Stefan Lazarevic daha sıkı sarılıyor Belgrad'a. Surları güçlendiriyor, kuleler yaptırıyor. Halka korku pompalıyor bu arada, kaleye sığınanlar, dooğru müdafaa hattına.

Belgrad'ı ilk defa II. Murad kuşatıyor ama alamıyor. Ciddi bir mukavemetle karşılaşıyor, o sıra sari hastalıklar da yayılınca...

Babasının yarım bıraktığı işi Fatih tamamlamak ister, netice çıkmaz, hatta sultan da yaralanır, kanı düşer toprağa.

Papa III. Callixtus bunu büyük zafer kabul eder, Hunyadi Yanoş'u kahraman gibi karşılar ayakta.

Halbuki Belgrad alınacaktır, bugün olmazsa yarın, birgün mutlaka! 

Kanûnî devrinde Osmanlı çok güçlüdür, sultan Macaristan seferine çıkmışken Belgrad'ı da alıverir katar topraklarına (1521)

Sultan Süleyman ahaliden bir kısmını alıp İstanbul’a götürür yanında.

"Nereye" diye sormayın, biliyorsunuz.

Belgrad Ormanları ve Belgrad Kapı civarına.

 

KUBBELER SERPEN ORDU

Kanûnî sanatkâr bir padişahtır yorgun şehri tamir, tezyin ve tahkim ile kalmaz, zahire ambarları, tophaneler, baruthaneler yaptırır. Tuna donanması burada yatar, ücreti mukabilinde yüzlerce martolos (Sırp asıllı Hıristiyan denizci) çalıştırırlar.

Fetihten 15 yıl sonra (1536) dört cami etrafında dört Müslüman mahallesi şekillenir. 1560'da ayan beyan İslâmî hüviyet kazanır. Zigetvar Seferi’nde vefat eden Kanûnî’nin cenazesi buraya getirilir, namazı Hünkâr tepesinde kılınır cemaatla.

Evliya Çelebi Belgrad'da 217 cami, 13 mescid, 17 dergâh, 9 dârülhadis, 8 medrese, 7 hamam, 21 han ve 6 kervansaray olduğunu yazar. Ticaretin nabzı 3700 dükkânlı Sûk-ı Sultânî’de atar. Sırplar ve Yahudiler de zenginleşir, servetlerine servet katarlar.

Viyana kuşatması bize Avrupanın anahtarını sunacaktır ama olmaz, aksine hücumlar şiddetlenir, bazı yerler elimizden çıkar.

Belgrad zaman zaman sıkıntılı günler yaşasa da (Pasarofça, Ziştovi) Berlin Anlaşmasına kadar (1878) bayrağımız dalgalanır burçlarda.

BİR DE KORUSALARMIŞ VAR YA

Şehir I. Cihan Harbinde Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’na sunulur, 1918’de Yugoslavya Krallığı’nın merkezi olur. Bir süre de Alman işgali yaşar.

Bunların üçü de acımasızdır, üç yüzü cami olmak üzere sayısız eserimizi (çeşme, sebil, türbe, mektep, medrese) yakar yıkarlar

Taliban birkaç heykel tahrip etti diye on yıllardır davul çalan Batı sesini bile çıkarmaz.

Halbuki Sırplar turist kafilelerini alıp doooğru Kalemajdan’a (Kale meydanına) götürüyor, İstanbulkapı'yı, Saatkapı'yı, Defterdarkapı'yı gezdiriyorlar. Osmanlıdan kalan diğer eserleri de korusalarmış var ya parayı bulacaklarmış kolayca.

Savaş yıllarında Türk topraklarında tek kilise manastır yıkılmaz. Balkanlardaki on binlerce İslam eserinin izi bile kalmaz.

İmparatorlukla, kabilenin farkı, sanırım medeniyet deniyor buna.

İÇİNDEN NEHİR GEÇEN ŞEHİR

Belgrad Kalesi yaklaşık 2 bin yıllık, ancak o kadar çok elimizden geçmiş ki Osmanlıyım diye bağırıyor adeta.

İçinde türbeler, saat kulesi ve askeri müze var. Tanktan toptan hoşlananlara çok malzeme buluyor.

Seyir terasındaki çıplak adam heykeli 1928 yılında dikilmiş, Türklerden kurtuluşlarını kutluyorlar güya.

Kalenin manzarası mükemmel, şehir ve nehir uzanıyor ayağınızın altına.

Hele akşam saatlerinde ufuk kızıllaşıyor, sokaklar kararıyor, lambalar üçer beşer yanmaya başlıyor. Ortalığa parlament mavisi hakim olduğunda Sava üzerindeki köprüler aydınlanıyor, yük ve gezi tekneleri suları yarıyor ışıklar saça saça. 

Ciganlija adasında spor tesisleri sıra sıra, yan yana. Golf, tenis oynayanlar, basket atanlar, yelken açanlar, su kayağı yapanlar...

Koşmaktan, zıplamaktan, bisiklete binmekten hoşlanıyorlar.

Ne yalan söyleyeyim bizden daha atletik ve daha boylu poslular.

BAJRAKLİ DZAMİJA

Sırbistan'ın nüfusu 7 milyon civarında ve neredeyse dörtte biri Belgrad'da yaşıyor.

Taşradaki köyler kasabalar boşalmış, gençler tarım ve hayvancılıkla uğraşmak yerine Batı Avrupa'da çalışmayı tercih ediyor.

Elbette ekseriyet Sırp Ortodoks, Katolik, Protestan ile Yahudiler de var ama ehemmiyetsiz miktarlarda.

Müslüman sayısı az değil (30 bini aşkın) ama çok yalnızlar. Namazlarını barakalarda kılıyorlar. En ciddi sıkıntıları da kıyafet. Müslüman bir hanımefendinin Belgrad'ta manto pardesü eşarp bulması mümkün değil. Mağazalardaki elbiseler çok dar ve çok kısa, varla yok arasında...

Takke, tespih, misvak, elifba o kadar kıymetli ki anlatamam. Paran olsa da alamazsın zira.

Belgradda sadece bir cami var. Gospodar Jevremeva Sokaktaki Bajrakli Dzamija (Bayraklı Cami).

Zikrolunan mabed 1575’te inşa edilmiş, Avusturya'nın hakim olduğu yıllarda kiliseye çevrilmiş. Yoksa diğerleri gibi yıkılıp gidecekmiş o da.

Yıllar sonra cemaatine kavuşmuş ve bir bayrak asılmış o günün hatırına. Evet o yeşil hilal minaresinde dalgalanıyor hâlâ.

Terazije Caddesi ise adını Türklerin inşa ettiği bir su terazisinden alıyor. Muhit zamanla itibar görüyor, gelişiyor. Oteller, lokantalar, mağazalar, sinemalar... Caddenin iki yanında art nouveau tarzı binalar.

Tashmajdan (Taşmeydan) deseniz ona keza.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.