Vesaire ve de vesaire!..

A -
A +
Cebi paralı" bir zat çıkıyor, yanına 10-15 kişi topluyor, kulübün başına geçiyor; pardon "kulübü teslim alıyor"; işte bizde olan bu!.. Bir gazeteci arkadaşımız çıksa, bıraktım Üçüncü, İkinci, Birinci Ligleri, sadece ve sadece "Süper Lig'in 18 kulübünün son 5 yılını araştırsa", acaba ortaya nasıl bir tablo çıkar?.. Hemen sormaya başlamayın, "Tamam da bu kulüplerin nesini araştıracak" diye; o gazeteci arkadaştan "araştırmasını istediğim" konu; "çok gerilere gitmeye gerek yok", son beş yılda başkanlarından başlayarak bu kulüplerin yönetim kurullarında "hakkında şu veya bu sebepten adli soruşturma açılan, yargılanan, tutuklanan, mahkûm olan" kaç kişi var ve de "onlara isnat edilen suçlar, iddialar neler?.." Ortaya çıkacak tablo, bizi "nasıl" bir gerçekle karşı karşıya bırakacak acaba?.. Sadece "bizi" mi; dün ülkeyi yönetenleri, bugün ülkeyi yönetenleri, yarın ülkeyi yönetmeye talip olanları, yani siyasetçileri de "o gerçek" ile karşı karşıya bırakmayacak mı?.. Gerçi "oradan buradan, o olayla, bu olayla bir şeyler biliyorlardır" ama, benim istediğim "toptan" bir tablonun ortaya konması ki, "gerçek" apaçık herkes tarafından görülsün!.. Diyeceksiniz ki; "Görülürse ne olacak, böyle gelmiş, böyle gider!.." "Ortaya çıkacak tablo", öylesine çarpıcı olabilir ve de kamuoyunda öylesine yankı yapabilir, tepkiler doğurabilir ki, kim bilir, belki de "Böyle gelmiş, böyle gider" adam sendeciliğinden kurtulmak için "bazı insanların, kuruluşların ve kurumların silkinişine sebep olabilir" ve işte burada duralım ve baklayı ağzımızdan çıkaralım: İşte bu silkiniş, bu tepki, bu yankı, yıllardan beri "uyuyan" ve "bu çağ dışı ve her türlü suiistimale açık olan" kulüpler çarkını seyreden siyasetçilerimizi uyandırabilir; ne konusunda uyandırabilir; "Kulüpler Yasası'nı çıkarmak" konusunda!.. Hâlâ, "şekli" tanzim eden Dernekler Kanunu ve de Medeni Kanun'un küçük bir bölümünde yazılı hükümlerle "Kulüpler yönetilir ise", olacağı budur ve "her bakımdan hastalıklı olarak büyüyen kulüpler" yarınlarda "çok daha vahim durumlara" da bu yüzden düşeceklerdir!.. "Cebi paralı" bir zat çıkıyor, yanına 10-15 kişi topluyor, kulübün başına geçiyor; pardon "kulübü teslim alıyor"; işte bizde olan bu!.. "Bu" olunca da, "her şey oluyor!.." Ne kanunlarda var, ne tüzüklerde ama "lâfta" var; "Bizim kulüpte başkanlık sistemi vardır, sonunda onun dediği olur!.." Kanun ve tüzük uygulanmıyor, "lâf" uygulanıyor ve kulüpler oluyor, "para babası" başkanın çiftliği!.. "Hayır" diyenin dili, "Yanlış yaptın" diyenin kafası koparılıyor; zira haysiyet / onur / disiplin kurulları da "para babası" başkanın adeta infazcısı!.. "Bunu", bugün "tek patron oldukları" şirketlerinde, holdinglerinde yapabilirler mi, iş adamları; ne gezer, zira kanunlar var, statüler var, denetleyiciler var; var da var!.. Ama iş kulüplere gelince, tam bir "Ali Baba'nın Çiftliği" tablosu ve üstüne üstlük çok daha acı bir tablo geliyor ardından: Yargılananlar. Tutuklananlar. Tahliye edilenler. Şikeler. İhaleler. Yolsuzluk ve rüşvet iddiaları. Suç işlemek için örgüt kurma isnatları. Vesaire ve de vesaire. "Asıl yazmak" istediklerim "sondaki iki kelimede saklı" ve ben işte sadece "şunu" yazabiliyorum: Kafamızı, "Şike dosyası ile beraber" kuma gömdük ve de "kimsenin görmediğini" zannettik; peki ama "bu açıkgözlük" neye yarayacak?.. "İçinde çok şey saklı olan" yazımın başlığını, yani "Vesaire ve de vesaire"yi değiştiremedikten sonra!.. Sabri!.. Sabri kadar eleştirdiğim, hem de "ağır" eleştirdiğim futbolcu azdır, ama onu "futbolculuğundan çok, kaptanlığı yüzünden" eleştirmişimdir!.. Gazetelerde "onun sözleşmesinin uzatılmayacağını ve gönderileceğini" okudukça içim hep "cizzz" etmiştir!.. O, "has" Galatasaraylıdır!.. O, "esaslı" Galatasaraylıdır!.. O, "sahici" Galatasaraylıdır!.. Ve Galatasaray takımının her zaman "böyle" Galatasaraylı futbolculara ihtiyacı vardır; kenarda otursalar bile!.. "Emre Belözoğlu'ları geçici, ama Sabri Sarıoğlu'ları kalıcıdır"; bu unutulmamalı ve "kalıcılara vefasızlık edilmemelidir!.." Melo'n olursa!.. Melo ile Riera olayını TV'ler verdi, gazeteler yazdı, ben de hem okudum, hem dinledim!.. Evet, çirkin bir olay, "cezalık" bir olay, Galatasaray'a da, futbolculara da yakışmayan bir olay; ne var ki, "abartılan" kadar "abartılacak" bir olay değil; her takımda olan, olabilecek bir olay; hele hele "Melo gibi" sporcuların varsa!.. Galatasaraylılar dua etsinler, "basına kapalı antrenmanda olmasına", pek âlâ maçta da olabilirdi; örnekleri çok!.. Ceza bir; "bu sezon için" para ve "süreli" kadro dışı cezası!.. Ceza iki; "gelecek sezon için" güle güle ve Melo'nun yerini dolduracak bir transfer!.. Eğer "Melo kalır ve gelecek sezon da benzer olaylara sebep olursa" suç kimin?.. Bu sorunun cevabını da Fatih Hoca ile Ünal Başkan vermeli!.. Hakan Kutlu çok haklı!.. İçi yanık, omuzlarında "yüz yıllık bir kulübün bütün sorumluluğunu taşıyarak" bar bar bağırıyor Ankaragücü'nün teknik direktörü Hakan Kutlu; "Ey yetkililer, ey ilgililer, ey savcılar son 15 yılını araştırın bu kulübün, bakın bakalım kimler ne yapmış, bu kulüp bu hâle nasıl getirilmiş!.." Asırlık bir kulübün, bir Süper Lig kulübünün takımı, "yağmurlu bir günde yedek formaları bile olmadığı için, sırılsıklam olmuş formaları devre arasında soyunma odasında saç kurutma makinesiyle kurutulup saha çıkar" hâle nasıl getirilmiş, hiç mi bir "vicdan sahibi" yetkili çıkıp da "Bu nasıl oldu" diye araştırmaz, soruşturmaz, "resmi bir soruşturma" başlatmaz?.. Nereye ve nasıl gitti, "onca" para?.. Ülkede "bu soruşturmanın açılması sağlayacak" onca "kanun" ve onca "kanun hükmü" varken, neden herkes seyreder ve devlet "yedek forma vermekten" öteye, bir şey yapmaz, yapamaz?.. Ankaragücü'nü bu hâle düşürenler, hâlâ "protokol tribünlerinde" hiç yüzleri kızarmadan oturmaya devam mı edecekler?.. Eğer savcılar "ille de müracaat bekliyorlarsa", işte Hakan Kutlu'nun feryadı, bütün gazetelerde var; daha ne duruyorlar; daha ne söylesin genç Hoca?.. Üstüne üstlük ben de "seyredenlere ve hiçbir şey yapmayanlara" bir soru soruyorum; "Kimler ve neden korunuyor?.." Esat Yılmaer'e mesaj!.. Sayın Başkanımız, stop. Türkiye Spor Yazarları Derneği'ndeki başkanlık döneminiz, derneğimiz için de, mesleğimiz için de tarihimizde pek görülmeyen bir "başarısızlık" sürecidir, stop. Öyle ki, sonunda genel merkezin bulunduğu mekanı, "Türkiye 1905 Spor Yazarları ve Galatasaraylı Yönetici ve İş Adamları Derneği (T1905SYGSYİAD) hâline dönüştürmek durumunda kaldınız, stop. Ankara Şubemizde olanları, tüzüğümüzün "kasa birliği (Tek kasa)" amir hükmüne rağmen seyrettiniz, stop. "Aynı" tutumunuz sebebi ile İzmir Şubemizin ne hâle düşürüldüğünü "bugünleri" yaşayarak, bilmem ki, nihayet görebildiniz mi, stop. Dış geziler ve "Kongre eğleniyor" nitelikli ve gösterişli toplantılarla geçen bunca yılın sonunda, mâlî - idari - ekonomik ve sosyal olarak gelinen nokta ortada, stop. Basketbol Federasyonu ve Başkanı ile ilişkilerinizden söz etmek bile istemiyorum. Stop. "Yeniden aday olmayacağım" şeklindeki derneğimiz ve mesleğimiz, dahası "kendiniz" için "hayırlı" olacak açıklamanızı bir gazeteci, bir spor yazarı, bir dernek üyesi olarak bekliyorum, stop. Saygılar, stop. Öcal Uluç, stop.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.