Olmak ya da olmamak gecesi!..

A -
A +

Fatih Hoca’nın, hele hele “ocak transferindeki nokta takviyeleri ile” sezon sonuna kadar “şampiyonluk yarışında olacağına” ve de “şampiyonluk yarışı yapan büyüklerin hocaları içinde en şanslı olanının o olduğuna” inanıyordum.
Nitekim takımını, “gerilerden getirerek” liderlik koltuğuna oturtmuştu…
Sonra ne oldu; “o takımıyla arayı açacağına” tam tersine Sergen Hoca’nın Beşiktaş’ının çok gerisine düştü ve “önde olduğu” Erol Bulut’un Fenerbahçe’si ile “yapmaya başladığı ikincilik yarışını” da riske attı!..
Neden? Bu sorunun cevabı çok açık; futbolcularına “Hata tekrarlanmaz” diyen Fatih Hoca, “kendisi” hatalarını tekrarlar oldu ve “farklı kazanılacağı düşünülen maçlarda” hem içerde, hem dışarda “puanlar üstüne puanlar kaybetti!..
Peki, Fatih Hoca gibi “liglerin en tecrübeli ve kariyerli” teknik adamı, “neden hatalarından ve kaybedilen puanlardan ders almaz ve düzeltemez” hâle düştü; onun da cevabı, “elbette bana göre” net; kafası çok karışıktı ve o karışıklığın sebebi de “gene” kendisiydi!..
Bütün aklını, tecrübesini “takımına vereceğine”, şampiyonluk yarışında “içine girmemesi gereken” birçok olay ve gelişmenin “dert / tartışma / sorun ortağı” oldu!..
TV ekranlarına , gazete sayfalarına malzeme olan, üstelik “birbiri ile çelişen açıklamalar ile”, polemikler dünyasının içinde yaşamaya başladı. Birçok olayda ve gelişmede, Başkan ve Yönetimle arasında “limoniden de öte bir hava olduğunu” ortaya koyan söz ve tavırlara imza attı. Bu tablo, Başkan’ı da, Yönetimi de, Kendi’sini de yıprattı!..
Ve sahada, mesela “yedekleri de dahil stoperler “aynı hataları tekrarlaya tekrarlaya, rakiplere asist yapma ve takımlarına gol yedirme gösterilerinin kahramanı olmaya” devam etti. Zira, kendi birinci bölgelerinde “zaman yiyen” yan ve geri paslaşmaların “rakiplere bastırma, top kapma ve gol atma şansı verdiğini” göre göre, Fatih Hoca, “o paslaşmalardan vazgeçilmesi gerektiğini” bir türlü kabul etmedi, oyuncularına da “Devam” dedi!..
Bu kadar “acılı” sözden sonra, biraz gülümseyelim; bari, “onların arkasına ve Muslera’nın önüne koyacağı bir liberoyu “sadece stoperlerin kaçırdıklarını önleme” ile görevlendirseydi!..
Fatih Hocam, “Şampiyonlar Ligi’ne ‘sadece şampiyonlukla katılınmıyor”, oynanacak elemelerle “ikinci olununca” da Şampiyonlar Ligi gruplarına katılmak” mümkün!..
Rizespor maçında “3 - 3 iken, 10 kişi kalmış takımla, maç kazanmak yerine, önce 1 puanı muhafaza etmek” için müdahalelerde bulunsa ve “1 puanı alsa” idi, Fenerbahçe’nin önünde “1 mağlubiyetlik” avantajı olacaktı. “İkincilik yarışında “önemli bir avantaj”; zira “averaj avantajı” onda!.. Hele hele, nedir o, “iki maçlık ceza gelen” saha kenarı olayı; bu kaçıncı, hem de “gene” Ümit Davala ile!..
Galatasaray “bu gece ‘olmak ya da olmamak” maçına çıkıyor, Hatay’da. “Ceza / Sakatlık / Pandemi” ideal kadroyu çok eksik bıraktı, Fatih Hoca da tribünde… Bakalım ne olacak?..

G.Saray Adası; acılar adası!..
Ne yazık ki, “bazı başkanların resmen ve alenen” bir işletmeciye “adeta hediye ettiği” Galatasaray Adası’nın “yılan hikayesine dönen” çözümsüzlük yumağından kurtarıldığı ve “İcra Mahkemesi’nin verdiği karar ile ‘çözüme ulaşıldığı” açıklanmıştı. “İşletmeci" kiraları ödememişti.
Ama Sulh Hukuk Mahkemelerinde davalar devam ediyor. 6 Nisanda “çok önemli bir duruşma var” ve karar bekleniyor; belki de “sorunu temelinden çözecek” bir duruşma ve karar!..
Üniversitesi olan, Hukuk Fakültesi olan, Divan Kurullarında, Yönetim Kurullarında “hukuk hocalarının hocası olarak” kabul edilenlerin başkanlık yaptığı Galatasaray’da, “bunca yıldır kör dövüşüne çevrilen” bir süreçte işletmeciye peşkeş çekilen Ada’nın durumuna çare bulunamamasının sebebi çok açık. O işletmeci, resmen ve alenen “kulüp içinden destek alıyor”, hatta bazı başkanlardan, bazı yöneticilerden bile… Bunlara “en büyük” duayen İnan Kıraç’ı da katın!..
Soruyorum; “Ada konusunda karar alınacak genel kurulun yapıldığı binanın bahçesinde o işletmeci ile kol kola poz veren” bir Başkan’ın avukatı, Ada davalarında hâlâ Galatasaray’ı temsil ediyor mu?..
Soruyorum; bunca yıl “o davalar için görevlendirilen” avukatlar kimler, onlara ne kadar para ödendi ve ne yapabildiler?.. “Avukat” diye 500 bin lira ödenen bir Hanımefendi’den o para geri alınabildi mi? Alınamadı ise “o başkan” kulübe o parayı ödedi mi?..
Ya depolarda “yok olan” milyonlarca liralık “GS Store’ların satacağı ürünler” konusu ne oldu?..
Bir bilen varsa, bize yazsa da, biz de yazabilsek!..

Mustafa Cengiz çok haklı!..
Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz, Kulüpler Birliği yönetim kurulundan istifa etti. Çok iyi etti.
Kurulduğundan beri hemen hemen her kulübün “sadece kendi kulübü için kullanmaya çalıştığı ve hatta ‘bunun için’ de zaman zaman ‘hem de başka kulüpler aleyhine adımların atılması, kararların çıkarılması için’ gruplar oluşturduğu” bir birliğin yönetim kurulunda kalmanın kendisine de, kulübüne de, futbolumuza da faydası olmayacağını anlamış, “Ben / Biz yokuz” demişti. Helal olsun!..

Şaka!..
Sevgili kardeşim Hıncal Uluç, “Şenol Hoca için” bir yazı yazdı; spor medyamızın bir bölümü için tam bir “Hıncalofobi testi” oldu”; test yazılarını okudum, okudum gülümsedim. Yazılarda “Hıncal Uluç” adının olmaması da, “teste verdiğim adın” ne kadar haklı olduğunu gösterdi; yazık!..

“Gerçeğini” bulmak!..
Sevgili Oğuz Dizer “Sarı-kırmızılı armada için şimdi gerçek Aslanlar'ı bünyeye kazandırma zamanı. Değil mi Terim?” diyor ve “gönül penceresi Galatasaray’a bakan Hakan Çalhanoğlu’nu, Kenan Kahraman’ı, Kaan Ayhan’ı ve benzerlerini’ işaret ediyor; yeni sezonun transfer ayı için!..
Olabilir mi?.. Elbette “hepsinin birden olması” kulübün bugünkü mâli durumu ile mümkün değil, ama “teker teker” neden mümkün olmasın; 3 sezonda “işlem” tamam!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.