6 OKLA İŞÇİ KIYIMI!

A -
A +
Bir iktidar değiştiğinde daire başkanından çaycıya, temizlikçiye kadar neredeyse bütün devlet kadrolarının işten atılmasından uzun seneler boyu çok çekildi, büyük mağduriyetler yaşandı.
Bugün artık o ilkellik, o taassup hayatımızda yok. İktidar değiştiğinde yeni bakan, sadece en yakın çalışma kadrolarını kendine yakın isimlerden kurmakta, diğer insanlarsa işlerine devam etmekteler. Bu aynı zamanda devlette devamlılığın da sonucudur. Doğrusu da budur. Diğeri kıyımdır, partizanlıktır, husumettir, kul hakkına girmektir.
Çalışan ister işçi, ister memur, ister kadrolu ve isterse sözleşmeli olsun... İster işe yeni alınma mevzubahis olsun, isterse devamlılık.
Dikkat edilecek ölçü tektir:
Ehliyet ve liyakat!
Bu değişmez ölçüye değil de hısım-akraba-hemşehri olmaya, adam kayırmacılığa, partidaşlığa, ideoloji birliğine ve buna benzer indi tercihlere göre hareket edilirse o cemiyette evlerin bacasından sadece duman değil, ah’lar da yükselir, barış, huzur adalet zarar görür, itidalin yerini husumet alır.
31 Mart 2019’da Türkiye’de siyasi iktidar değişmedi. Hatta AK Parti iktidarı, mahallî seçimle de kazandı. Olan, sadece bazı belediyelerdeki değişiklikten ibarettir.
Buna rağmen CHP’ye geçen bir kısım belediyelerde daha ilk günden 40 yıl önceki ilkelliği, partizanlığı hatırlatan kıyımlar görülmeye başlandı.
Kıyımda başı Bolu çekmişti. O’nu İzmir Menderes ve Antalya Belediyeleri takip etmiş bulunuyor. Daha başkaları da olabilir. Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan, yerine oturur oturmaz 97 işçiyi işten çıkartmıştı. Bu işçilerin suçu, AK Parti iktidarı döneminde işe alınmış olmalarıdır. Oysa HAK İŞ Başkanı Mahmut Arslan’ın da dediği gibi bu insanlar temizlik işçisidir. Süpürgelerle yerleri süpürüp evlerine ekmek parası götürüyorlar. Temizliğin, siyaseti, ideolojisi, partisi olur mu?
Üstelik Tanju Özcan, “seçilirsem kimseyi işten çıkartmayacağım” diye noterden taahhütname de vermiş. Aslında sözünün ardında duran için buna da gerek yoktu.
Yeni başkan, 97 işçiyi işten çıkartıp onları mağdur edince bu işçilerin bağlı olduğu Hizmet-İş Sendikası, Bolu Belediyesi önünde çadır kurarak seslerini duyurmak istediler.
Ne var ki 49 gün geçmesine rağmen olumlu bir netice alınamadı. Bunun üzerine HAK-İŞ, mağduriyet devam ederse Ankara’ya, CHP genel merkezine kadar “Emek ve Adalet Yürüyüşü” yapacaklarını ilan etti. Yürüyüşün en önünde de noter taahhüdüne rağmen sözünü ıskalayan Bolulu başkana bir taş atılmakta “söz, namustur!”
Yine bir gelişme olmayınca. HAK-İŞ, o mağdur 97  işçi ve yurdun muhtelif yerlerinden gelen diğer çok sayıda işçiyle beraber dün sözü edilen yürüyüşü başlattı.
Sn. Arslan’ın verdiği bilgiye göre CHP’li belediyelerin kısa süre içinde işten çıkarttığı işçi sayısı 700’ü bulmuştur. Bu demektir ki nisan başından bu yana 700 emekçi evine ekmek parası götürememektedir. Korkarız ki CHP’li belediyeler yerlerini sağlamlaştırdıkça kıyımın çapı büyüyecektir. Üstelik güya halkçı başkanlar, siyasi iktidar kendilerinde olmadığı hâlde bu ayıba imza atmaktalar. Acaba iktidar kendilerinde olsa ne yaparlar? Kaldı ki 700 kişi baskılara direnen 700 yiğittir. Bir de direnemeyip baskı yüzünden sol sendikaya geçenler var. Büyük ölçüde “ya bizim sendikaya geçersin veya işte kapı!” tehdidi hüküm sürmektedir. Sanki düşmandan kale zapt edilmiş!
Bunlar, hem ayıp, hem vicdana aykırı ve hem de günahtır. Kimsenin ekmeğiyle oynamayınız. Sn. Kılıçdaroğlu, partisine gelen bu mağdur vatandaşları dinleyerek bu büyük ayıbı ortadan kaldırmalıdır. 23 Haziran’da sandığa gidecek milyonlarca İstanbullu işçi, “yarın benim de başıma gelebilir!” diye mutlaka bir ders çıkartır.
Şu sözü, kimse unutmasın:
Ecdadımız, demiş ki:
-Mâni-i rızk olanın rızkını Allah, keser!
“Rızk kesenin, rızkı kesilir!”
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.