DİYARBAKIR’IN KAHRAMAN ANALARI!

A -
A +
Dün, TRT HABER’de bir dram seyrettim:
Muhteşemdi.
Emsalsizdi.
Benzeri yazılmamıştı!..
Böyle bir dramı ne Şekspir ne Necip Fazıl yazabilir, ne Muhsin Ertuğrul ve ne de Cüneyt Gökçer oynayabilirdi!..
O dramı kimse kaleme almamıştı.
Yazarı yoktu.
Yönetmeni yoktu.
Provası yapılmamıştı.
Öyle bir eserdi ki hayal mahsulü değildi. Haktı, hakikatti ve acının ta kendisiydi.
O dram, bir sahnede oynanmadı.
Oynanmadı çünkü yaşandı...
Ayşegül Biçer, tertemiz örtülü, tertemiz yüzlü bir ana, bir Kürt anası, bu toprakların güzel analarından bir ana, bir Müslüman ana.
Yaşı olsa olsa 40’ı biraz aşmış vaziyette.
Bu ana, kanser hastası.
Bir tek oğlu var.
Oğlu, anasının kanser hastası olduğunu biliyor. Ama buna rağmen örgüt ve partisi onu kandırarak YPG’ye, Amerika’nın mahallî stratejik ortağına götürmüşler. Bu ana aylardır, ağır hastalığını bir yana bırakmış, evladının derdiyle yanıp tutuşmakta. Gözü kapıda çocuğunun dönüşünü beklemekte. Ya ölüm haberi gelecek veya kendisi. Uyku yok, yeme-içme yok, gülme nedir unutulmuş!..
Ayşegül Biçer’e ve daha başka analara; Fevziye Çetinkaya’ya, Remziye Akkoyun’a, Aysel Bozkurt’a... Geçen hafta bir yiğit ana, bir cesur kadın kahramanlık rehberi oldu. Hacire Akar, geçen hafta malum partinin önünde oturma eylemi yaptı. Hiçbir tehdit ve baskıya aldırmadan direndi ve oğlunu onların elinden söke söke koparıp aldı. Hacire Ana’nın İstiklal Harbi kadınlarının manevi varlığından beslenen bu öfkesi, bu duruşu, bu cesareti Diyarbakır’ın diğer kadınlarını da harekete geçirdi. Yukarıda adını verdiğimiz analar da HDP Diyarbakır il binasının önünde oturma eylemi başlattılar. Evlatlarını istiyorlardı. Onlar da yılmadılar, yorulmadılar. Onlar da aslanlar gibi kükreyerek çocuklarını istiyorlar.
Biz, ekranda yalnızca Ayşegül Biçer’i dinledik. Izdırabın üstünde yükselen bir dev gibi konuşuyordu. O sözler önceden ezberlenmemişti. Yürekten koptuğu gibi dudaktan dökülüyordu:
-Çocuğumu verin!.., Kürt davasıymış! Ne Kürt davası! Bize karışan mı var? Siz, çocuklarınızı özel okullarda okutun, bizim çocuklarımızı dağa götürün? Hiçbir tehditten korkmuyorum! Allah’a bir can borcum var, verir kurtulurum? Oğlumu getirin! Yüreğim yanıyor? Benzin döker burayı yakarım!..
Diğer anaların da konuşmalarını okudum. Onlar da benzer feryatlar içindeler. “Diyarbakır’da genç kalmadı, ya ölümlerine sebep oldunuz veya kaçırdınız!” diyorlar.
Bu anaların bu çığlıkları, en delici kurşundan daha tesirlidir. Bu sözlere, ne PKK, ne PYD ve ne de HDP dayanır!. .
Anadan, analardan güç almayan hiçbir hareket yaşayamaz. Kürtçülük yapanlar, bu toprakların mübarek analarını karşılarına aldılar. Onların yüreklerini dağladılar. Bu yüzden yarına kalamayıp eriyip gideceklerdir.
TRT HABER, Ayşegül Biçer’in o muhteşem dram sahnesini, tekrar ve tekrar göstermeli, yanan bir yürekten kopup gelen o kurşundan ağır, kılıçtan keskin sözler, muhataplarının yüzünde şimşekten kamçılar olup şaklamalıdır.
Güneydoğu meselesini, “ne Kürt davası! Bize karışan mı var?” diyen bu kahraman analar çözecektir!..
Devlet
Ve
Her birimiz,
bu analara destek olmalıyız.
Diyarbakırlı kahraman kadınların hakkı ödenemez! Cennet, böylesi anaların ayakları altındadır.
Benzine hiç gerek yok; bu anaların ahları yakar, duaları tutar!..
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.