ŞEHADET OLMASAYDI!..

A -
A +
İyi ki Allahü teâlâya inanıyoruz,
İyi ki îmânımız var,
İyi ki Sevgili Peygamberimizin -aleyhissalatü vesselam- yolundayız, iyi ki Müslümanız.
Şanlı Peygamberin getirdikleri bir bütündür. O muazzam bütünlüğün içindeki muazzam kıymetlerden biri de şehadettir, şehîd olmadır.
Şehîdlik, Kur’ân-ı kerim ve Hadisi şeriflerde çokça övülmektedir. Yüce kitabımız, “Allah yolunda can verenlere ölü demeyiniz onlar sizin bilmediğiniz bir hayatla diridirler” buyuruyor…
Allah yolunda can verenler... ki onlar, Allahü teâlâ için, O’nun Peygamberi, kitabı, vatan adlı mübarek toprak ve o vatanı ifade eden kartal kanatlı bayrak ve diğer mukaddesler için azîz canlarını fedâ ederler.
Şehîdlik, yükseklerin yükseği bir büyük makam. Şehîd olmaya “şehadet şerbeti içme” deriz. İslâmiyet, şehîdlerin ölüm acısı duymadıklarını haber vermekte.
Şehadetin bu ulviliğinden dolayıdır ki anne-babalar, ciğerpâresi evlâdlarını askere gönderirken saçını kınalar ve “haydi aslanım, güle güle git; ya şehîd ol ya gâzi!” diye onu uğurlarlardı. Bu ruh bugün de vardır, hâlâ diridir.
Şehîdlik, milletimizde hasreti çekilen bir sondur. Şehîdden arkada kalanlar, göğüslerinde görünmez bir madalya taşırcasına şerefli bir hayata sahip olurlar. Bizim necip milletimiz yalnızca şehîde değil, onun anasına-babasına, eşine ve çocuklarına da gıpta ile bakar, onları bir emânet olarak görür. Bu emânetlere iyilik yapmayı fırsat sayar.
Şahadet, şehîd olma arzusu, asırlar içre sürüp gelen zaferlerinizin örtülü sırrıdır. Şehîdliğe inanılmasaydı zaferler de yaşanmazdı.
Gaye, Allah’ın rızası, Peygamberin duası olmasa, şehîdliğe inanılmasaydı her şey çok farklı olurdu. Biz, her zaman ve mekânda “din-ü devlet, mülk-ü millet” yâni din ve devlet ve vatan ve millet için öldük. Bütün üst değerlerimiz şu bir cümlededir. Bu esrarlı cümledir ki Mehmedciği, ölümden korkmaz gözü pek arslan yaptı.
Şehadet bizim sevdamızdır.
Şehidliğe inanmayıp da dünyanın en ileri silahlarına sahip olsak netice kayıptır. Şehîdlik aşkımızdandır ki en yaman düşman karşısında, en çetin ânımızda bile zafere kemend attık. Tarihimiz, bilhassa yakın tarihimiz, bunun misalleriyle doludur.
Artık, şükürler olsun ki yerli ve millî silahlarımız var. Ancak; onlardan daha değerli olan göğüslerdeki imân, kalblerdeki şehadet aşkıdır. Tıpkı dedeleri, büyük dedeleri gibi bugün Fırat’ın doğusunda çarpışan Mehmedcik de şehadet duygularıyla doludur. Tırnakları taşa değmesin dileriz ama yine de şehîdlerimiz olursa bilinmeli ki aslan doğuran anaların gözünden dökülen, elem değil sevinç gözyaşları olacak, babaları ise yolda göğüsleri kabarık yürüyeceklerdir.
İyi ki Müslümanız,
İyi ki Sevgili Peygamberimizin yolundayız, iyi ki îmânımız var, iyi ki Allahü teâlâya O’nun kitaplarına, Meleklerine, Resullerine, öldükten sonra dirileceğimize... inanıyoruz.
Şehadet, işte bu inanç manzumesinin içindedir. Şehadet, bu ümmetin ve bu milletin sevdasıdır.
Bedir Harbi’nden şu âna dek bütün şanlı şehîdlerimize, şehîd olamamanın üzüntüsünü yaşayan yiğit gazilere selamlarımızı yolluyoruz. Vatan, onları yetiştiren ana-babalara müteşekkirdir.
Bizi insan olarak ve İslâm olarak yaratıp gönüllerimize şehadet şevkini yerleştiren yüce Allah’a hamd-ü senâlar ve O’nun doğru sözlü Peygamberine en kalbî hürmet, minnet ve muhabbetler olsun…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.