KÖPÜRE KÖPÜRE GELEN SİYAH SEL!..

A -
A +
…Ve nihâyet onlar,
asrı çok aşkın uzun,
upuzun bir uykudan uyandılar!..
Uyandıklarında “Yedi Uyurlar” gibi Kur’ânî adlarıyla Eshâb-ı Kehf denli çevreye yabancıydılar. Günler doğmuş-günler batmıştı üstlerinden…
Vakit, bu uyanışı bekliyordu, adalet de vicdandan nasibi olan insanlar da!..
Onlar, nihâyet derin bir uykudan uyandılar!..
Canları acıdı ve uyandılar..
Şimdi, kibirli Batı dünyasına eşit olmanın olanca şartlarını kabul ettirecek,
sonra da hesap soracak, şunu diyecekler:
-Atalarımızı niçin yerlerinden-yurtlarından, ailelerinden koparıp bizi asırlarca sömürdünüz? Sizin bizden üstünlüğünüz neydi, bizim sizden eksiğimiz nedir, niçin köle olduk, neden aşağılandık?
Kork ey emperyalist dünya, Vahşi Batı, sahte uygarlık!..
Kork ki köpüre köpüre siyah bir sel geliyor…
Kork ve hesap vermeye hazırlan!..
   *
Yeni virüs salgınından sonra yarının hikâyesi yazılıyor:
2020’nin 25 Mayıs’ında Amerika’nın Minnapolis şehrinde George Floyd adındaki bir siyahînin polis tarafından boğularak öldürülmesi, bardağı taşıran son damla oldu. Onlar, bugüne dek İngilizceyi bile şifreli bir dille konuşuyorlardı. Sanılıyordu ki siyahîlerin veya Afro-Amerikalıların hatıraları yok, müzik alıp götürmüş, uyuşturucu hafızaları tüketmiş, şuurları dumura uğramış.
Görülüyor ki öyle değilmiş.
Bir intikam hissi alttan alta sürüp gelmiş.
Bir miras nesilden nesile el değiştirmiş!..
Soylu isyan,
siyah isyan,
Minnapolis’te başladı,
sonra diğer Amerikan eyalet ve şehirlerine yayıldı. Oradan da zulmün beşiği Londra’ya ve bütün Avrupa’ya ve siyah insanın yaşadığı her toprağa. Hesaplaşma şimdilik heykellerle oluyor, kurşun gibi öfke onları vurmakta. Siyah insanı Afrika’dan getirip satan zalim tacirlerle onları himaye eden kralların heykelleri devriliyor, kan rengine boyanıyor, hakaret görüyor. Kendilerine uygar diyen dünyaya bakmalı ki kadın ve çocuklar da dâhil, 80 bin çaresiz siyahîyi Afrika’dan getirip köle yaparak satan paraya doymaz tacirin heykelini dikmişler. Eğer, heykeller kahramanlar içinse bu zalimlik neyin kahramanlığı, bu heykel neyin ödülüdür? Siyah sel, Edward Colston adlı bu yüz karası tüccarın Bristol’deki putunu devirip -beyaz polisin George Floyd’un boynuna basıp onu boğması gibi- boynuna basarak bir leş gibi sürükleyip ırmağa attılar.
Kork ey haçın gölge saldığı her kıta,
her şehir ve her ülke!..
Köpüre köpüre siyah bir sel geliyor.
Dev uykudan uyanmıştır!
Mazlumun ahı göklere yükselmiştir!..
Kaç atom gücündeki bu sel, er-geç önüne çıkanı yıkıp geçecektir.
Tarihin büyük mazlumlarının torunları, bugün Washington’da, Londra’da, Brüksel’de, Batı veya Batı vesayetindeki başka merkezlerde köle ticareti yapmış tüccarlarla onların hâmisi kralların heykellerini burunları üstüne yere çalmaktalar. Beyazların torunlarıysa karşı harekete geçerek el ele tutuşup siyahîlere engel olmaya uğraşmaktalar. Hâlbuki rengi beyaz, yüreği kara bu emperyalist dünya, kendi askerleri, Irak’ta Saddam Hüseyin’in heykelinin boynuna halat geçirip devirdiklerinde zevkten kadeh kaldırmışlardı!
Zulmün sonu gelmiştir.
Müstemlekeciler, mazlumları yeniden uyutamayacaktır.
Adına ne denirse densin:
Afro-American,
Zenci,
Siyahî…
Onlar, bu haklı mazlum ve fukara insanlar şimdi omuz omuza durup sel olmuşlardır.
Bu sel zulmü boğacaktır.
Haklıdan daha kuvvetli kimse yoktur!..
Türkiye, bu defa da mazlumun yanında yer alarak Amerika’nın keşfinden Fransız İhtilâline kadar Batı dünyası, doğuya demokrasi diye, hürriyet diye, keşif diye, felsefe diye her ne öğrettiyse bunlar, masaya yatırılmalıdır…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.