ŞİMDİ AŞI VAKTİ

A -
A +
 
"Aşı" denince çocukluk ülkemden ah bir bilseniz neler hatırlarım!
Çocukluk ülkemden hayaller arkasında, sisler içinden büyüklerimizin Seferberliği, Kaç-kaç’ı, tahsildarın insafsızlığını, jandarmanın dayağını, ekmeğin karne ile satılmasını, gaz-tuz-bezin bulunmayışını, ‘ince dert’i, kinin’i, Sarıkamış’ı… konuştuklarını hatırlarım.
Yaşlı erkekler, uzun "vatanî vazife"lerinden terhis olduklarında yaralanmış, sakatlanmış vücutlar ve bitip tükenmek bilmeyen askerlik hatıralarıyla gelirlerdi. Onlardan hayatta olanlar veya onlardan dinlemiş olanlar, bütün bunları tekrar ve tekrar sohbet mevzuu yaparlardı. Bu anlatılanlar, Harput’ta kalmadı. 1959’da göçtüğümüz Adana’da da bunları dinliyorduk. Çünkü yurdun her yanında gündem buydu. Seferberliğin, I. Cihan Harbi, Kaç-kaç’ın Moskof istilası, ‘ince dert’in verem olduğunu o günlerde öğrenmeye başladım. Jandarma zulmünü, tahsildar baskısını, ekmek karnesini… ve benzerlerini yeni yeni kavramaya başlamıştım…
"Aşı" ile de o demlerde tanıştık. Çocuk dünyamızda -herhâlde- aşıyı ağaçlara mahsus bir kesip-bağlama işlemi olarak düşünüyorduk. 1959’da Kuruköprü’deki Cumhuriyet İlkokulunda talebeydik. Bir gün sınıflarımız bahçeye çıkarılıp sıraya dizildi. Bizim sınıfın başında da öğretmenimiz merhume Hüsniye Meriç Hanım vardı. "Verem aşısı" olacaktık. Veremin öldüren bir salgın hastalık olduğunu o güne kadar az çok anlamıştık ama aşı ne idi? Can yakar mıydı?.. Biz çocuklar, bu merak içindeyken sol kollarımız da dirseklere kadar sıvanmıştı. Ama bir tedirginlik de yaşıyorduk. Hatta bazı kızlar, sessizce gözyaşı döküyorlardı. Biz nesillerin sol kollarında o günlerden kalma 25 kuruş büyüklüğünde mühür gibi bir aşı izi vardır.
Galiba ilk mektebi bitirene kadar sıtma vs. birkaç aşı daha olduk. Zaten hemen her şehirde "Sıtma ve Veremle Savaş Derneği" vardı. Bu dernekler, 1980 başlarına kadar devam etti diye hatırlıyoruz… Bir imparatorluğu kaybeden nesiller, belki de ilaçsızlıktan çok, bu kaybın, küçülmenin elemiyle verem olmuşlardı. O verem veya ince dert büyük, bir tehdit unsuruydu. Nice nesil, "seferde" şehid olmuş, "hazarda" da veremden kırılmıştı. O dönemlerde 40 iyi bir yaştı, 50 ileriydi, ötesini düşünmek, zordu. Onun için vereme karşı talebeler, okullarda vatandaş derneklerde aşılanıyordu. Bugün "Covid-19" neyse 20. Asrın son çeyreği hariç hemen tamamında verem aynı tehlikeydi. Elbette imkânlar zaviyesinden bugünlerle o günler asla kıyas edilemez. Hekimin, hastanenin, ilacın çok kıt olduğu talihsiz fukara günlerdi. Bahsettiğimiz o acı kinin ilâcı her derdin devâsıydı…
Verem hastalığı, dünkü hayatlarımızdan çok canlar aldı. Bir kere daha tekrar etmemiz şarttır. Dünkü hayatlarımızda, yani dedelerimizin, babalarımızın günlerinde ömürlerin 40’lı yaşlarla ifade edildiği kayıp yıllarda, bu vatanın evlâdları, ya say sayabildiğin kadar çok olan cephelerde şehid oldular veya o has Türkçeleriyle "ince dert" adını verdikleri veremle öldüler. Bundan dolayıdır ki bu memleket, en az bir asır boyunca "kaht-ı ricâl" denen yetişmiş insan sıkıntısı çekti. Her sahada yetişmiş, ihtisaslaşmış insan varlığımıza olsa olsa şunun şurasında 40 yıldan beri sahibiz. Mutlaka farkında olmalıyız ki en büyük zenginliğimiz, bu yetişmiş insanlardır. Dün, ihtiyaca cevap verecek kadar yetişmiş insanımız yoktu. Olanların çoğu da yurt dışına gidiyordu. "Beyin göçü" dediğimiz o gidişler artık durmuş hatta tersine dönmüştür…
Bütün bu acı gerçeklerden dolayı herkes, ihmal etmeden muhakkak korona aşısı olmalıdır. Aşılar, Çin’den gelmeye başladı. Almanya’dan da gelecek. İnşallah senenin ilk yarısı bitmeden millî aşımız da imâl edilir. Her vatandaşımız, kendine dikkat etmelidir. Her insanımız kıymetlidir. Bir kişiyi bile heba edemeyiz. Hâlbuki şu Covid-19 salgınında ne çok can kaybettik. Yüksek miktarda sağlıkçı kaybımız var. Hükûmet, kibarlık göstererek Covid-19 aşısı olmayı, bizlerin anlayışına bıraktı. Olumsuzluklar yüzünden -inşallah- ileride hükûmet pişman olmaz. Unutmamalı ki ihmal öldürür. Eğer yarın da her mahallede bir “Covid-19’la Mücadele Derneği” tabelasıyla karşılaşmak istenmiyorsa her işi bırakıp hemen aşı olmalıdır. Bu kadar imkân ve ücretsiz aşıya rağmen bazıları, aldırışsız davranırlarsa büyük vebale girmiş olabilirler.
Hiç hatırdan çıkarılmasın:
20. Asrı kaybettik.
21. Asrı ise fethetmeliyiz.
Bu fethi engelleyecek, hatta geciktirecek her adım, dostluk değildir!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.