MİLLÎ HUKUK İNŞA ETMEK

A -
A +
Mevzuyla alâkadar olan hemen herkes, 1982 Anayasası için "yamalı bohça" tabirini kullanmıştır. Oysa; Anayasa, çatıdır ama aynı zamanda cari hukuk sisteminin içindeki unsurlardan biridir. Adını vermeli ki asıl yamalı bohça, Türkiye’de uygulanmakta olan hukuk düzeninin kendisidir. Yamama işlemi, Tanzimat’la başlamış Cumhuriyetle topyekûn değişikliğe gidilmiştir. Harf inkılabıyla nasıl ki bin yıllık bir alfabe sobaya atılıp yakılmışsa, edebiyat ve tarih, uzunca bir dönem nasıl ki Yunan safsatalarının istilasına uğramışsa hukuk inkılabıyla da bin yıllık hukuk tatbikat, içtihat, tecrübe, varlık ve birikimimiz terk edilmiştir. Bu da vatandaşın hayatında çelişki ve çatışmalara yol açmıştır…
Bizi imparatorluk çapına erdiren bir hukuk nizamımız ve onun hayata yansıması olan adalet tecellilerimiz vardı. Bunlar bırakılırken herhangi bir yekpâre hukuk zenginliği iktibas edilme yerine sanki koleksiyonerlik yapılmıştır. Bugün Türkiye’de İsviçre’nin medeni kanunu, Almanya’nın ticaret kanunu, İtalya’nın ceza kanunu, Fransa’nın idare kanunu yürürlüktedir. Anayasalar da bu minval üzere tanzim edilmiştir. Saydığımız esas kanunlarda bilâhare değişiklikler olsa bile vaziyet budur ve hâlen de bu milliyet ve aidiyetlerle yürürlüktedir. Dolayısıyla "Türk hukuk sistemi" diye konuşulup yazılsa da aslında bu tarif, gerçeği dile getirmekten öte bir ihtiyacın terennümü, bir temennidir. Onun için Cumhuriyetin yüzüncü yılına girerken soğukkanlı ve ilmî ağırlıklı bir çalışmayla "Türk Millî Hukuk Sistemi"ni inşâ etmeliyiz. Bunu derken bir asırlık tecrübe toprağa gömülsün demiyoruz. Geçmiş bin yılımız geçmiş yüz yılımızla barıştırılarak aykırılıklar ayıklanmalı, ideolojilere kapılmadan saf ve vatandaşın vicdanında karşılığı olacak bir hukuk sistemi kurmalıyız. Devlet-i ali Osman, inanıp yaşadığı hukuk ve yüksek adaletle Cihan Devleti oldu. Türkiye Cumhuriyeti de bunlarla 2071’de Cihan Devleti olabilir.
Adalet Bakanlığı’nın hazırladığı ve 2 Mart 2021 Tarihinde de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın milletle paylaştığı "İnsan Hakları Eylem Planı"nı bu yolda atılmış ilk ciddi ve muhtevalı bir adım olarak düşünüyor ve görmek istiyoruz. Bu fikrî ve fiilî hazırlık, 2023’ten önce hayat bulacak olan yeni ve sivil anayasanın da çatısı olmaktan da öte ruhu mesabesindedir. Söz konusu İnsan Hakları Eylem Planı, 11 temel ilke, 9 maksat, 50 hedef ve 393 faaliyeti ihtiva etmektedir.
Eylem Planı denen bu icraat manzumesi, "özgür birey, güçlü toplum, daha demokratik bir Türkiye" cümlesi veya ön sözüyle takdim edilmektedir. Bu cümle, bu planın teminat sözü, vaadi ve içtimâî mukavelesidir. Bu topraklarda yaşayan her insan, kendini her şart altında hür ve hukuk güvenliği içinde hissedebilecek, toplumun nüvesi aile de alınacak tedbirlerle daha bir değerleneceğinden cemiyet daha güçlenecek, insan saygıya layık kabul edildiğinden, hukukun en üst hükümran güç telakkisiyle daha demokratik bir Türkiye kurulmuş olacaktır. Diğer yandan; bu cümle, aynı zamanda fertlerin kâfi miktarda hür olmadıklarının toplumun olması gereken derecede güçlü olmadığının ve Türkiye’nin de en olgun şekliyle demokratik olmadığının beyanıdır. Böyle olsaydı zaten böyle bir çalışmaya ihtiyaç hissedilmezdi. Burada eksikliğini bilme irfanı belgelenmektedir.
"İnsan Hakları Eylem Planı" beklediğimizden de iyidir. Toplumun şuuraltını okumak veya niyeti bir cümleyle tespit etmek gerekirse bin yıllık çok kültürlü hayatımız yeniden keşfedilmektedir. Öyle anlaşılıyor ki yeni anayasa, bu planın damıtılıp süzülmesi ve şekillendirilmesi olacaktır. Müstakbel anayasanın nüvesi belli olmuştur. Şeyh Edebalı Hazretlerinin, Osman Gazi’ye dediği gibi: "Beysin; bundan böyle öfke bize, sabır sana yaraşır." Eylem planını, takdim cümlesini ve planı sunuş konuşmalarını kucaklayıcı bir tavır ve açılan yeni ve beyaz bir sayfa olarak kabul ediyoruz. Cumhur İttifakı, yumuşak fakat kararlı bir geçişle eylem planını hem icraata koymalı, hem yeni anayasayı yapmalı ve hem de en zirve hedef olan Türk Millî Hukuku’nu kurmalıdır. Bu ülke insanı, doğumdan-ölüme dek kendi hukukuna tabi olmalıdır. Ayrıca şuna mutlaka dikkat etmeli ki hukukta sağlam, muhkem lisan, Türkçe, olmazsa olmaz değerdedir. Eski iktidarlarda yapılan değişikliklerle hukuk dili -maalesef-mahvedildi. Ahmed Cevdet Paşa’nın hukuk lisanı göz ardı edilemez fakat yapılacak çalışmalarda daha yakın tarihten Ordinaryüs Profesör Anayasa Hocası Ali Fuad Başgil ile Ordinaryüs Profesör Ceza Hocamız Sulhi Dönmezer’in ve onların akranı hukukçularımızın hukuk Türkçeleri esas alınmalıdır.
Ön teker doğru yoldadır.
Yolunuz açık olsun.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.