GÜN BATIMI

A -
A +

Mehmet Nuri Yardım’dan haber bekliyordum; Sezai Bey’den gün alacak ve kendisini Fındıkzâde’deki yayınevinde ziyaret edecektik. Kulağım, vefa numunesi Nuri kardeşimden gelecek haberdeydi ama itiraf etmeliyim ki bir taraftan da endişeliydim. Evet; sessiz endişemde haklı çıktım. Randevu haberi, buluşma haberi gelmedi. Bunun yerine bizim neslin "Sezai Ağabey" veya "Sezai Bey" dediği Sezai Karakoç’un vefat haberi geldi.
Cenab-ı Hak, gani gani rahmet eylesin.
Mekânı cennet, derecesi âli olsun.
Arkada kalan 88 yıllık bereketli bir ömür ve çokça eser.
Sezai Karakoç; medeniyetimizin altın halkalarından, şairler diyarı Diyarbekir’in bu mümtaz evlâdı, yeni ve yakın dönemler şiirimizin de tefekkürümüzün de çok mümtaz, seçkin bir ismidir. O, sadece Türk şair ve mütefekkiri, öncü ismi kanaat önderi değildir. İslâm dünyası için de aynı kıymetleri haizdir. Doğuyu ve Batıyı çok iyi bilen bir kalemdi. Daha ortaokul çağında dünya edebiyat klasiklerini okuduğu nakledilir. Ortaya koyduğu derinlemesine ve mukayeseli fikirler ve çağlar üstü mısralarıyla O, yalnız bizim değil, İslâm ümmetinin değil, aynı zamanda insanlığın da ortak değeridir. Bir dünya markamızdır. Şiirleri, insanın ortak duyuşlarının sesidir. Soylu bir kafa, vakur ve haysiyetli bir kalemdi. Dâvâsını samimiyetle yaşadı. Sabrı kavgaya, fikri öfkeye tercih etti. Böylesi san’atkâr insanlar, elbette akademik unvanlar üstüdür. Üniversitede adına kürsü olmaması ve enstitü bulunmaması düşünce ve edebiyat hayatımız için bir eksikliktir.
Bazı tahliller, Sezai Karakoç’u "İkinci Yeni" diye adlandırılan şiir akımına dâhil eder. Biz bu görüşte değiliz. Bu bir zorlamadır. O akımdan akran ve arkadaşlarının olması, ikinci yeniden olduğunu göstermez. Şiirlerinin zaman zaman bu akımdan şairlerle kesişmesi aynı camiadan olduğu hükmüne hak vermez. Her şair, yaşadığı çağda, çağdaşlarıyla ortak taraflar gösterir. Ama ikinci yeniyi de etkilediği doğrudur.
Sezai Karakoç ismi "Diriliş" ismiyle özdeşleşti.
Diriliş, arka arkaya harpler ve acı mağlubiyetler neticesinde büyük bir imparatorluğu kaybetmemizden, "esir kent"e dönüşmemizden, "başkentler başkenti" imtiyazını yitirmemizden sonra bir mendil büyüklüğündeki Anadolu’ya sığınma zorunda kalışımızın iç bünyede uyandırdığı derin ruh bunalımına bir ışık tutma, ümit verme yeisten kurtarma gayretinin adıdır. Ba’sü ba’de’l mevt kelimesinin izdüşümü olan bu kelime, bilahare kitap, dergi, gazete ve yayınevine isim olmuştur.
Biz, Sezai Karakoç adını lise yıllarımızda tanıdık. Bu sırada Bâb-ı âli’de Sabah gazetesinde günlük şeklinde yazılar yazıyordu. Günlük fakat gündem üstü ve zamanı kucaklayıcı yazılardı. Bunları sonraki yıllarda "Sütun" ismiyle iki cild hâlinde bastırdı. Bunları "Sur" takip etti. Yazdıklarından dolayı polis takibi ve yargılanması oldu. Şiirlerini önceleri "Körfez", "Şahdamar", "Sesler" gibi ayrı ayrı kitaplar hâlinde neşretti. Sonra bunları "Gün Doğmadan" başlığıyla tek cildde topladı. Bizim, satın aldığımız kitaba tarih ve satın aldığımız yeri yazma gibi bir âdetimiz vardır. Vefat haberi üzerine bakma ihtiyacı hissettim. Sezai Ağabey’in ilk kitabı olarak Sütun’u almışım. 28.8.1971 tarihini taşıyor.
Sezai Karakoç, “gül şairi”dir. Atalara uyarak şiire gülle başlar, şiire gülle başlamaya dâvet eder. Ne var ki O, yalnızca bir duygu adamı değil, aynı zamanda bir tefekkür devidir. Şiirlerinde inanılmaz çarpıcı hayal ve hakikatler olduğu gibi fikirlerinde de deha çapında buluş ve kuşatmalar vardır. Bu cepheleriyle arkadan gelen her dünya görüşündeki birçok nesle ve muasırları üzerinde etkili olmuş bir mektep adamdır.
Kaleminin haysiyetini hep muhafaza etti.
Dosdoğru yaşadı.
Kendini âdeta gözlerden sakladı.
"Yeri doldurulmaz" dememeli.
Her değerin yeri doldurulmaz.
Hiçbir yeni değer de önceki isimlerin yerini doldurmak için yola çıkmaz. Yeri doldurmak değil, sahayı boş bırakmamak lâzım. Sezai Karakoç Müslüman bir yerli şair ve mütefekkir değil de ateist, nihilist, belki Marksist veya Batı hayranı olsaydı, yüzü ve yönü kıbleye, kalbi ezana ve namaza dönük olmasaydı bugüne dek defalarca Nobel Edebiyat Ödülü alırdı. Hiç dert değil, beşerî ödüller, büyük ustalara şeref bahşetmez. Emeklerinin mükâfatını yüce Allah verir inşallah. 
Bir gün batımında son bahar mevsimi, bir yaprağı daha toprağa dâvet etti. Sezai Karakoç adlı bir gönül, şiir ve tefekkür abidesi, şimdi artık mısralarıyla resmettiği Şehzadebaşı Camii haziresinde "veli çınarlar" altında medfun yatıyor. "Yaşamıyor gibi, yaşamıyor gibi, yaşamıyor gibi yaşıyor"ken ölümlü dünyadan ölümsüz mâverâya göçtü.
Merhum Sezai Bey, kitaplık çapta anlatılabilir. Burada vefatı münasebetiyle yalnızca birkaç cümle dile getirmiş olduk. Hakkında daha evvel de birçok kere yazmıştık. Arkada mal-mülk değil, temiz bir isim ve bir külliyat bıraktı. Yayınevi devam edebilir mi? Bilmiyoruz. Ama devlet, millete mal olmuş ve zamana mührünü vurmuş isimlerin amel defterini kapatmamalıdır.
Devlet, kılıç ve kalem kahramanlarıyla devlettir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.