Müsaadenizle çocuklar…

A -
A +

Artık tümüyle sonuca odaklı maçlar oynanıyor.        Hal böyle olunca, sahadaki kadar olmasa da bizlerin de işi zor.
Çünkü  spor yazarlığı  değil,  skor yazarlığı  haftalarındayız.
Kazanmış bir Beşiktaş ile kaybetmiş bir Beşiktaş’ı yazmak arasındaki farkı söylemeye gerek yok.
(Küçük sır:  Gazeteler maç biter bitmez baskıya girdiği için skoru bilmeden yazıyorsunuz.)

Beşiktaş’ta arıza beklerden başladı; doksan dakika oynandı bitti ve ne İsmail, ne Beck, Muslera’nın ceza sahasına bir orta yapmadı. 
Arıza beklenen defans göbeği sezondaki en iyi maçını oynarken, Beşiktaş’ın “gurur bölgesi” hücumcuları inanılmaz işler yaptılar.
Sosa ile Gomez’in ezip harcadıkları toplar üç maça yeterdi!
Şenol Güneş müdahale etmeliydi.
Bitime dakikalar kalmıştı ve her zamanki gibi Olcay’ı çıkarıp Cenk Tosun’u sahaya sürdü ve maçı kurtardı hoca.
Oğuzhan’ın harika pasında Cenk’in Galatasaray defansını bitirip bomboş Gomez’e pası, belki de şampiyonluğu getirdi.

Hangi takımın işi daha zordu?
Bir puan kaybetmesi 34 maçı kaybetmeye denk Beşiktaş’ın mı?
Yoksa sezon boyu “yatıp” bu maçta “Fenerbahçe için” çalışmak durumunda kalan Galatasaray’ın mı?
Bunu bilemem; ama bildiğim Galatasaray’ın elinden geleni yaptığıdır.

Sezonun toplamında oynadığı futbolla, verdiği emekle herkesin beğenisini kazanan Beşiktaş ve Şenol Güneş’in havalara zıplamasına 4 puan kaldı.
Hayırlı olsun.

Maçın adamı: Oğuzhan Özyakup. Kırılma anı: Tabii ki altın gol...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.