Kaldığımız yerden…

A -
A +
Bir aylık molanın ardından yeniden merhaba!
Kurban Bayramı’ndan bu yana makalemizi göremeyince arayıp soran dostlara minnettarım.
Kendimi değil, bu köşeyi biraz dinlendirmekti maksadım.
Üstad Necip Fazıl Kısakürek, gazetemizde 25 yıl aralıksız yazan merhum Vecihi Ünal’a “Ara sıra yazma da, yazdığın anlaşılsın” demiş.
Bizimki de öyle bir şeydi işte!
            ***
Latife bir yana, biz dursak da Türkiye’nin gündemine yetişmek imkânsız.
Şu son bir ayda olanlar bile, 100 yıllık moladan dönüşün habercisi.
“Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir” emri, bugüne söylenmiş gibi.
Piyonlarla uğraşmayı bıraktık, artık ağababaları var karşımızda!
Türkiye ise “O günler geçti. Artık tehditleriniz sökmez” kararlılığında.
Doğu Akdeniz’de, Libya’da, Suriye’de, Azerbaycan’da, Somali’de, Katar’da, Bosna’da ve Afrika’nın birçok noktasında mıh gibi yerimizdeyiz.
Yunan’ı maşa olarak kullanan Batı’ya “Sıkıysa gelin” diyebilecek güçte ve cesaretteyiz.
Fethin, dolayısıyla özgürlüğümüzün ve bağımsızlığımızın sembolü Ayasofya Camii’ni 86 yıl sonra yeniden ibadete açmak da bunun ilanıydı zaten.
Herkesin gözü Akdeniz’de ne yaptığımıza odaklanmışken, fethin yıl dönümünde Karadeniz’e uğurladığımız Fatih’in müjdesi, geleceğimizin ne oranda aydınlanacağının habercisi.
320 milyar metreküplük doğalgazın ardından yeni rezervler fışkıracak ülkemize inşallah.
İnancım o ki, 2023’ten sonrası bambaşka bir Türkiye olacak.
            ***
Yüce Rabbim, hakikati düşmana söyletiyor.
Gezi olayları, o dönem Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Beyaz Saray’daki kırmızı odada Obama’ya çektiği restin hemen ardından başlamıştı.
Erdoğan’a darbe girişimleri serisinin son halkası 15 Temmuz’da ABD Başkan Yardımcısı olan Joe Biden, kasımda yapılacak seçimlerde Trump’ın rakibi olacak.
Adam, daha önce birçok ABD düşünce kuruluşu ve enstitüsünce dile getirilen yeni darbe planlarını doğrularcasına Erdoğan’a artık darbe yapmayı denemeyeceklerini, muhalefetle iş birliği yaparak indirmeye çalışacaklarını söyledi.
Bizim muhalefetten adamakıllı bir tepki gelmezken, cevabı ABD Başkanı Trump verdi, “Erdoğan’ı yenmeye senin çapın yetmez” dedi.
            ***
Bunca senedir dış tehditleri anlatırken, muhaliflerin niye “Yine mi dış güçler?” diye burun kıvırdıklarını anlıyor muyuz şimdi?
Rahmetli Turgut Özal’ın, “Türkiye hâlâ kalkınamamışsa, bunun en büyük sebebi Batı’nın içimizde çok kolay adam satın alabilmesidir” sözleri geliyor aklıma.
“Eğer Avrupa destek verirse Erdoğan’ı devirebiliriz” diyebilen CHP Genel Başkanı’nın bu cümlesini nereye koyalım şimdi?
Peki ya “Libya’da ne işimiz var?” diyerek Libya tezkeresine hayır oyu vermelerini,
S-400’leri aldığımızda “Niye alıyoruz bunları? Yunanistan bize mi saldıracak?” demelerini,
Akdeniz’de doğalgaz arama çalışmalarına karşı önerge vermelerini,
Suriye’de güvenli bölge oluşturmak için yaptığımız operasyonların tamamına karşı çıkmalarını…
Daha Şubat ayında İdlib’e yaptığımız harekâtta nasıl gayrı millî bir duruş sergilediklerini hatırlayın.
Söyleyin, bu yaptıkları sadece kuru muhalefet mi?
            ***
Bunlar bizi içeride lüzumsuz tartışmalarla oyalarken, artık daha görünür olan ağababalar ne yapıyor?
Libya’da önümüzü kesemeyen Rusya ve Fransa, İdlib’de aldığı ağır cevabın sonrasında bu defa Ermenistan’la Azerbaycan’ı karşı karşıya getirip, bizi oraya çekiyor.
Mısır, Libya’ya asker gönderme kararı alıyor.
Merkel Türkiye’ye karşı haçlı ittifakı çağrısı yapıyor.
Fransa, ABD, İngiltere Akdeniz’e yığınak yapıyor.
Aynı güçlerin gazına gelen Yunanistan, uluslararası hukukta hiçbir karşılığı olmadığı hâlde, Mısır’la sözde deniz yetki anlaşması yapıp, bizi kıyılarımıza hapsetmeye kalkıyor ve Fransızların desteğiyle gemilerimizi tacize yelteniyor.
ABD, Suriye petrolüne çöreklenmek için Türkiye’nin can düşmanı terör örgütü ile açıkça anlaşma imzalıyor.
Türkiye düşmanı Birleşik Arap Emirlikleri, Filistin’e açıkça ihanet edip, İsrail ile ittifakını resmiyete döküyor, -ki devamında aynı adımın Suudilerden de gelmesi bekleniyor.
Libya gibi Türkiye ile ilişkileri geliştirip emperyalistlerin oyuncağı olmaktan kurtulma hayalleri kuran Lübnan, dehşet verici bir patlamayla yıkılıyor…
Akabinde sömürgeci Fransa’nın Cumhurbaşkanı bu ülkeye peş peşe ziyaretler yapıp, eyalet valisi gibi emirler yağdırıyor.
Bizim muhalefet partileri ise millî meselelerde devlete tam destek olmak varken, bulunan tarihin en büyük doğalgaz rezervi gibi bütün olumlu gelişmeleri baltalayıp, ülkeyi lüzumsuz tartışmalara sevk ediyor.
DHKP-C’li teröristlere destek çıkmalarını falan saymıyorum bile…
            ***
Elbet bu tiyatronun da sonu gelecek.
Fakat bunlarla uğraşmaktan daha önemli işlerimiz var.
Görünen o ki bu kış sert geçecek.
Öyle ya da böyle, Türkiye’ye karşı sömürgecilerin kurduğu düzen değişecek.
Kararlıyız, hazırlıklıyız.
İnanmayan İdlib örneğine yeniden bakabilir.
Şu dönemi selametle geçirelim, içeride kurulan ittifakların amacı da daha çıplak görünecek.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.