Faiz ısrarıyla yapılmak istenen…

A -
A +

90’lardan bu yana yaşanan ekonomik krizleri hatırlıyorum da…

Söylenen hep şuydu;

“Bu kriz, sıcak paraya bağımlı ekonominin neticesi. Oysa ‘üretime dayalı’ bir ekonomi olsak, bunlar başımıza gelmeyecekti.”

Eminim pek çoğunuz hatırlıyorsunuz bu söylemi.

Çünkü bize “Deprem değil, bina öldürür” gibi, bu cümleyi de ezberletmişlerdi.

Bugün aynı isimler, üretimi ve ihracatı artırarak büyümeye, dolar rezervini artırmaya odaklanan, faiz düşüşüyle üretimin önünü daha da açmaya çabalayan ve böylece ‘sıcak para’ esaretinden kurtulmaya çalışan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı topa tutuyor!

Oysa Türkiye, bu yıl büyümede çift haneyi yakalayabilir.

Nitekim yüzde 21,7’lik ikinci çeyrek verisi bunun habercisiydi.

Keza, önceki yıla göre yüzde 20’yi aşan ihracat rakamları…

Bunlar az şey mi!

Merkez Bankasının dolar rezervi 130 milyar dolar seviyesinde.

Yurt dışından getirilenlerle birlikte, 512 ton da altın rezervi bulunuyor.

Yeni madenlerle bunun çok daha üzerine çıkılacak.

Bulunan doğalgaz rezervleri var sırada, -ki ülkemizin en büyük gider kalemi.

Bir yandan faizler düşürülüp, dışarıdan gelecek paraya “Geleceksen faize değil, yatırım için, üretim için gel” derken, öbür taraftan da rezervlerimiz ve gelirlerimiz yükseliyorsa doğru yoldayız demektir.

***

Biliyoruz, faiz düşüşüyle birlikte doların yükselmesi can sıkıcı.

Japonya bu mücadeleyi 30 yıl vermiş.

Mevzu sadece dolar karşısındaki rakam ise öyleyse Japon yeni, Türk lirasından 10 kat daha kötü durumda (!)

Ama Japonya’da faiz sıfırın bile altında.

Buna karşın Japonlar durumdan rahatsız değil, çünkü üretim ayakları, ihracatları güçlü ve kişi başı millî gelirleri 40 bin doların üzerinde.

İşte Türkiye de şimdi bu yolda.

Bizim millî gelirimiz, satın alma gücümüz Japonlar kadar yüksek olmadığı için dolar artışı vatandaşın canını yakıyor.

Kasayı sağlam tutan devlet, şimdi bunun da tedbirlerini alıyor.

Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Nurettin Nebati, yeni sürece ilişkin önemli bilgiler vermiş.

Söylediği şu;

“Millet standartlarımızı yükselttiğimiz için bize destek verdi.

Bu standartları şimdi biraz daha yükseltmek için gayret gösteriyoruz.

On birinci ekonomiden ilk ona girmeyi hedefledik ve gireceğiz Allah'ın izniyle.

Bize öğretilmiş temel bir şey var, 'Efendim faiz, manşet enflasyonun üstünde olması lazım…'

Acaba dünyada bize manşet enflasyonun üzerinde faiz uygulayın diyenler, hangi oranları kullanıyorlar?

Enflasyonun üzerinde mi, altında mı?

Öğretilmiş bir şey var. Bunu yapacaksınız… Tamam yaptık.

Ama şimdi diyoruz ki biz geçen yıl aldığımız tedbirlerle bu ülkeyi ayakta tuttuk ve dünyadan pozitif bir şekilde farklılaştırdık.

Değiştirilmemesi gereken bir kuralmış gibi bize öğretenlere diyoruz ki, 'Biz yeni bir şey söylüyoruz. Bu yeni söylediğimiz şeyin de bir altyapısı var, karşılığı var.'

Bizim için önemli olan birilerinin ne söylediği değil. Ekonomiyi canlı tutmak, işverenlere bereketli bir kazanç sağlamak, çalışanların da çalışma azmini yitirmeyecek şekilde işlerine gitmesini sağlamaktır.

Fabrikalar çarklarını döndürüyor, işler yolunda devam ediyor.

Döviz fiyatları yükseldi, bunun elbette ki bir etkisi olacaktır. Ama biz bu etkileri giderecek her türlü tedbiri alıyoruz.”

***

Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı İsmail Gülle de Türkiye’nin, “savunmada bağımsızlık” gibi, şimdi de “tam bağımsız ekonomi” yolunda hızla ilerlediğini, bugün atılan adımların ileride çok olumlu neticeleri olacağını söyledi.

Şimdi diyeceksiniz ki, olan vatandaşa oluyor, onlara ne yapılacak?

İktidarın, 2023 gibi çok kritik bir seçime giderken, intihar sayılabilecek bir şekilde plansız-programsız hareket etmesi düşünülemez.

Nitekim, yol haritasına ilişkin sızan bilgiler var.

2023’e yüksek faiz, yüksek enflasyon ve işsizlikle gidilmeyecek.

Bunun öncesinde acı reçete uygulanacak, yatırımlar daha da artırılacak, işsizliği azaltacak ve alt gelir grubunu rahatlatacak adımlar atılacak.

Önceki yazılarımda da belirtmiştim; bugünkü kriz 2001 ve öncesi ile çok farklı.

Fabrikalar üretime yetişemiyor, feryat figan çalıştıracak adam arıyor.

Bazı iş kollarında kapasitemizin üç katı talep var, ihracatçılarımız mal yetiştiremiyor.

Nitekim büyümede dünyada birinci sıradayız, daha ne olsun.

Döviz artışı ve pahalılık biraz canımızı sıkacak, moralimizi bozacak ama inanıyorum ki sonu iyi olacak.

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.