Enver Ağabey'in ardından iki hatıra

Yaklaşık kırk senedir tanıdığımız Enver Ağabey'imizin hepimizde şüphesiz zikri cihana değer hatıraları var. Bugün ben herkesin çok iyi bildiği bir hususiyeti ile ilgili iki hatıramı nakletmek istiyorum.
Bilindiği gibi eshâbı-ı kirâm "aleyhimürrıdvân" hazretleri, Rasûlullah "aleyhisselâm" efendimizi anlatırlarken, (Kendisinden bir şey istenilip de "Hayır" dediği işitilmedi. İstenen şey varsa verir; yoksa sükût ederdi) buyuruyorlar. Bir hadis-i şerife göre, (Âlimler, peygamberlerin varisleridir). Peygamberler mal-mülk değil, sahip oldukları yüksek ilim ve ahlâkı miras bırakırlar. Vâris, Mûrisin (miras bırakanın) bütün mirasına sahip olur.
Enver Abi, her halinde, yaşayışında, huy ve ahlâkında sevgili peygamberimize tâbi olduğu gibi; kendisinden bir şey istenildiğinde de "yok" dediği işitilmemiştir.
1994 yılı sonunda işyerimiz Kartal'a taşınmıştı. Yenibosna'da oturuyor ve işe gidip gelmek için her gün yaklaşık 150 km yol kat ediyorduk. O günlerde bel fıtığından ameliyat olmuştum. Kendim rahat araba kullanamıyordum. Ayrıca Türkiye'de yeni piyasaya süreceğimiz bir otomobilden bir adet nümûne olarak getirilip, benim tarafımdan kullanılmasını üretici firma istiyordu. Ben de Enver Abi'ye durumu arz edip; böyle bir otomobili satın alarak işe gidip gelmede kullanmak üzere kendilerinden izin istedim. Hemen gülerek, (Bekir, o arabayı sana hediyye ettim) dediler. Yaklaşık beş sene o arabayı kullandım. 2000 yılında tasarruf tedbirleri kapsamında hizmet araçlarının toplanıp satılması için Holding Genel Müdürlüğü'nden yazı geldi. O zaman ben de o arabayı satılmak üzere şirkete teslim ettim.
1996 yılında eski işyerimdeki Genel Müdür'üm Sabahattin Yalınpala ile kendilerini ziyaret etmiştik. Sohbet sırasında Sabahattin Bey, bazı devlet memurlarının kısa zamanda anormal zenginleşmesinden bahsederken, (Enver Bey, kırk senedir bu devlete üst kademe bürokrat olarak hizmet ettim. Yüksek Denetleme Kurulu üyeliği yaptım. Sümerbank Genel Müdür Yardımcılığı ve SEKA Genel Müdürlüğü yaptım. Bakanlık yaptım. Boğazımdan elhamdülillâh haram bir lokma geçmedi. Hâlâ eski model bir Şahin arabaya biniyorum. Bazen benim hizmetimin yarısını yapmayan memurların lüks arabalara bindiklerini görünce doğrusu şaşırıyorum) dedi.
Enver Abi, bunu duyar duymaz hemen, (Bekir! Derhal Sabahattin Bey'in arabasını alıp kendisine yeni bir otomobil veriyorsun ve hiç para almıyorsun) diye talimat verdiler. Sabahattin Bey, (Enver Bey, ben böyle bir araba isteğinde bulunmadım. İma dahi etmedim. Sohbetin normal akışı içinde böyle bir söz söyledim. Beni çok mahcup ettiniz. Lütfen!) dediyse de; Enver Abi, (Hayır! Bu benim içimden geldi. Siz bir imada bulunduğunuz için söylemedim) deyip; talimatını tekrarladı. Sabahattin Bey'e yeni arabasını verdik.
Sabahattin Bey yıllarca o arabayı kullandı. Fakat İhlas Finans krizinden sonra beni aradı. (Enver Bey zor durumda. Bu arabaya böyle binemem. Bunu ödeyeceğim) dedi. Enver Abi'ye gittik. O gün için arabanın bedeli üzerine bir miktar daha ilave edilerek on bin dolarlık bir ödeme bir İhlas Finans mudisine yapıldı. Şimdi ikisi de rahmetli oldular. İnşâallah dünyada yardım ettikleri gibi; öbür âlemde de yardımcı olurlar.
Cenab-ı Hak bizleri de istedikleri şekilde güzel bir hayat sürerek ahirette şefaatlerine kavuşturur inşâallah…
Güzelim iyiler, iyilikleri ile gülerek gitti.
Arkasından ağladı âlem, o gidenlere.
Hüzünlü yıllar işte bitiyor, bitti.
Mâverâdan muştular var sabredenlere.
Bekir Eren İleri Otomotiv