Fedakârlık dersek!..

A -
A +

80'ler ve 90'larda Türkiye'nin kaynaklarını tüketen enflasyondan, 2000'li yılların başından itibaren kurtulmaya başlamıştık. Her güne yeni fiyatla uyanmayı kanıksamış olmaktan kurtulmuştuk ki dünyayı zaman zaman sarsan ekonomik krizler; önce Covid-19 pandemisi, ardından Ukrayna-Rusya savaşının etkisi, dengeleri yeniden sarstı. Milyarlarca insan, son 3-4 yıldır tarihinde görmediği kadar yüksek enflasyonla baş etmeye çalışıyor. Dünyanın hep birlikte yaşadığı yıkımlara ek olarak ülkemizde son yıllarımızda seller, yıkıcı depremler yaşadık. Hele 6 Şubat depremi… 11 ilimiz yerle bir oldu. Son raporlar 114 milyar dolara varan bir maddi kayba işaret ediyor. Bu kaybın yerine konulması maliyetini de hesapladığımızda, bir ülkenin kolay kolay tek başına üstesinden gelemeyeceği bir büyüklük çıkıyor karşımıza. Ülkemizde enflasyonu zaman zaman 3 hanelere yaklaştıran büyük yıkımlar bunlar. 2023 genel seçimlerinde görev alan yeni hükûmetin ekonomi kadrosu, klasik yönteme geçişle birlikte enflasyonu düşürme yolunda çok önemli mesafe katetti. ‘Enflasyon psikolojisi’ ya da psikolojik enflasyon olarak adlandırabileceğimiz “beklentiye göre fiyat artırma” alışkanlığı henüz kırılmasa da en azından yüksek enflasyon beklentileri azalmaya başladı.

 

"Her sabah uyandığımızda yeni fiyat" furyasında tek müdahale kiralara gelmişti; hatırlayın... Kiralara ama tüm kiralara da değil. Konut kiralarına sadece. Konut kira artışları yüzde 25'le sınırlandırılırken, iş yeri kira artışlarına dokunulmamıştı. Çünkü konut, barınma hakkı sebebiyle de hassas bir nokta. Bu müdahalenin yanı sıra günlük kiralamalara da ‘sınır’ getirilince kiralanan konut sayısı artı, artışlar hız kesti. Ara bulucu sistemiyle de ev sahibi-kiracı davaları ve kavgaları azaldı, piyasada denge oluşmaya başladı. Yapılan belirlemeler, bir zamanların çıldıran otomobil karaborsasının da, kiralarda da yüzde 20’ye varan düşüşler olduğun gösteriyor.

 

Bugünlerde ise konumuz, bütün ülkeyi ilgilendiren asgari ücretin 2024’te ne olacağı… Tespit komisyonu geçen hafta ilk toplantısını yaptı. İkinci toplantı ise bugün. Beklentilere dair rakamlar dillendirilmeye başlandı. Her zaman olduğu gibi gerçek rakamlar da var, uçuk rakamlar da. Bu rakam furyası içinde geçtiğimiz günlerde İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, büyük tepki göreceğini bile bile "Asgari ücret artışını hedef enflasyona göre yapalım" teklifini getirdi. İşçi sendikaları ayağa kalktı ve "Sayın Başkan ürettiği mallara hedef enflasyona göre zam yapmayı taahhüt edecek mi?" diye sordu. Başkan Avdagiç bütün şimşekleri üzerine çekip absorbe ettikten sonra Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) dile getirdi aynı teklifi...

 

Evet… Burası çok önemli bir nokta aslında: Hedef enflasyon...

 

Deyim yerindeyse iğneden ipliğe her gün zam gelecek, devlet vergileri ve harçları, yeniden değerleme oranı olan yüzde 58 oranında (Cumhurbaşkanının yüzde 50'ye kadar artırma ve azaltma yetkisi bulunuyor) artıracak, birçok sektör ürettiği ürün ve hizmetlere gerçekleşen enflasyonun üzerine katlamalı zam yapacak, marketler üretim bölgesinde yerde çürüyen ürünleri tezgâhta 5 katına satacak ama fedakârlığı sabit gelirli yapacak. Yok, hiç gerçekçi değil...

 

Eğer fedakârlık yapacaksak, hep birlikte mümkün bu... Başta devlet, gazdan elektriğe, köprü ve otoyollara kadar; fiyatını belirlediği her üründe fiyat artışlarını "hedeflenen" enflasyona göre yapacak.

 

Ardından bir tarih belirleyecek (mesela yılbaşı) ve o tarihten sonra hedeflenen enflasyon oranından fazla zam yapılmasına izin verilmeyecek... Hiçbir ürün ve hizmette hem de. Uçakta, otobüste, limonda, yağda, maydanozda, beyaz eşyada, telefonda... Aklınıza ne geliyorsa, bütün ürünlerde.

 

Ne dersiniz? Mümkün mü? Serbest piyasa ekonomisine mi aykırı yoksa?

 

Yani… Ya her şeyde hedef enflasyon, ya da ücrette de gerçekleşen enflasyon artı refah payı. Süslü bir cümle var ya hani; acı ilacı hep birlikte içmek… O da hep birlikte olursa sonuç verir sadece.

Tüketici gücünü gösterdi

Gazze'de yaşanan soykırıma karşı başlatılan 'Cephane Bizden Değil' hareketini, ilk günden itibaren Tüketici Birliği Federasyonu sahiplendi. Birlik Başkanı Mehmet Bülent Deniz, İsrail’e destek veren markalara boykot çağrısı yaptı. Ne yalan söyleyeyim; boykotların büyük bir harekete dönüşmeden fayda getirmeyeceğini, boykotu gerektiren durum ortadan kalktığında söz konusu markaya yarar dahi getireceğine inananlardanım. Fakat İsrail’in Filistin’e uyguladığı ‘soykırım’ bütün dünyayı ayağa kaldırınca, başta sessiz kalanlar bile ‘silkelenmeye’ başladı, olmaz denilen oldu ve boykotlar etkisini göstermeye başladı. Puma markası, İsrail millî takımı ile sponsorluk ilişkisini sona erdirdi. Bu kararı da Tüketici Birliği Federasyonu Başkanı Mehmet Bülent Deniz şöyle değerlendirdi: Tüketicinin tüketimden gelen gücü karşısında hiçbir firma direnemez... Yeter ki doğru mecralar kullanılsın, boykot edilecek ürünün milliyeti doğru seçilsin, tüketicinin o ürünün yerine ikame edeceği başka bir ürün olsun, yerli üretime zararı dokunmasın...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.