Geçen sene temmuz ayında yıllık enflasyon yüzde 61,78 düzeyindeydi. 2025’te yüzde 33,52 düzeyine geriledi. Yıllık bazda yüzde 46’lık düşüş var. Peki fiyatlar aynı ölçüde düştü mü? Hayır! Neden? Çünkü pahalılık ile enflasyon çok farklı kavramlardır. Vatandaş enflasyonun düşmesini değil, hayatın ucuzlamasını ister. Bu nasıl olacak? Enflasyonun düşmesine rağmen, memurlar ve kamu işçileri hariç dar ve sabit gelirliler için hayat pahalılığı artıyor. Enflasyon parasal talebin piyasaya arz edilen mal ve hizmetten fazla artmasıdır. Özetle piyasadaki para miktarı yüksek kaldığı sürece enflasyon varlığını sürdürür. Pahalılık enflasyondan bağımsızdır. Kişilere göre değişir. Bazılarına göre az bazılarına göre çoktur. Maaş ve ücretleri enflasyona endeksli olarak yükseltilen kamu memurları ile kamu işçileri için enflasyon vardır ama, onlar pahalılığı hissetmez. Fiyat artışı enflasyonu tetikler ama onunla bir bağı yoktur. Mesela bu yıl olduğu gibi meyveleri don vurdu, çilek, kiraz, kayısı, şeftali fiyatları tavana çıktı. Enflasyon için bazı sebze ve meyve fiyatlarındaki yükseliş sebep olarak gösteriliyor. Yanlış! Bunların enflasyon sepetindeki ağırlığı önemlidir.
Enflasyonun düşmesi; fiyatların düşmesi, insanların alım gücünün artması, gelirlerinin yükselmesi demek değildir. Enflasyonun düşmesi, fiyatların artış hızının yavaşlaması vatandaşın alım gücünün daha az azalması ile gelen istikrar ve refah demektir. Dar ve sabit gelirliler, gelirleri enflasyon kadar artmadığından pahalılıktan yakınmaktadır. Pahalılık onları ezmektedir. Enflasyonun düşmesi bunun için onları mutlu edemiyor. Hükûmetin yapması gereken bu kesimi rahatlatacak kararları almaktır. Dar gelirlilere aylık düzenli nakit desteği sağlanmalı. Ama bu yardımlar fırsatçıların iştahını kabartmaması için açıklanmamalıdır. Sağ elin verdiğini sol el görmemelidir. Enflasyonla faiz seviyesinin ayrı bir ilişkisi vardır. Yüksek faiz ortamında sanayici kolay ve ucuz krediye ulaşamadığı için ürün fiyatlarını yüksek tutar. Düşük faiz ortamında tam tersi yaşanır. Enflasyondaki düşüş hızlanır.
Temmuz ayında vergi ayarlamalarına rağmen TÜFE tahminlerin üzerinde geriledi. Şimdi artık faiz indirimi için 11 Eylül toplantısının beklenmemesi şart oldu. Ara kararla politika faizi mutlaka %40’ın altına çekilmelidir. Bakın BİST bu ihtimali satın almaya başladı, bankalar %3 primle açıldı. İki yıllık tahvil faizinin 39,97 olduğu bir ortamda yüzde 43’lük faiz gerçekçi değil.
Ekonomik programın başarısı ile ihracat haziran ayında 25 milyar dolarla rekor seviyeye ulaştı. Kur artışı enflasyonun gerisinde kaldı. 1 Ocak 2025’te 35 lira olan dolar bugün 40 lira. Yüzde 14’lük artış 7 aylık yüzde 18’lik enflasyonun 4 puan gerisinde. Maliyetlerde büyük azalma var. İş dünyası korkmadan yatırım kararı alabiliyor. Türk ekonomisi tek kelimeyle göz kamaştırıyor. Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi haziran ayındaki göstergelere dayanan hesaplamalara göre Türkiye ekonomisinin yılın ikinci çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 5,2 oranında büyüdüğünü açıkladı.
Yurt dışından ülkemize doğrudan yatırım yağıyor... Savunma sanayinde tarihî anlaşmalara imzalar atılıyor... Enflasyon mutlaka düşecek, ama hayat mücadelesi hiçbir zaman sona ermeyecek...
Necmettin Batırel'in önceki yazıları...