Erdoğan'ın hayali sonunda gerçekleşti, devletin en üst makamına erişti. Şimdi herkes başbakanı merak ediyor.. Beyler, o eski Türkiye'deydi.. Yenisinde sistem değişiyor. Erdoğan ülke yönetiminde nasıl tek başına hareket ediyorsa bu görevini aynen sürdürecek. Kendisine rapor hazırlayacak muazzam bir danışmanlar kurulu oluşacak. Başbakan ve Bakanlarla Köşk arasındaki ilişkiler yeniden düzenlenecek. Cumhurbaşkanı bizatihi icraatın içinde olacak. Unutmayın bir evin tek reisi olur; iki olursa kaos çıkar. Türkiye çok önemli bir eşikten geçiyor. Çözüm sürecinin devam etmesi, komşu ülkelerle ilişkilerin belli bir çizgide yürütülmesi, ekonomik güvenin korunması tek seslilikle mümkün. Bugünkü sistemimiz yarı başkanlık sisteminden çok uzak değil. 1983'ten bu yana böyle. Ama cumhurbaşkanları bunu parlamenter sisteme uygun olarak kullanıyordu. Başkanlık sistemindeki yetkiler iyi bilinmiyor. ABD Başkanı Obama'nın yetkileri, Türkiye'nin cumhurbaşkanından azdır. Büyük harcamalar, sekreterlerin atanması gibi konularda Senato'nun onayına tabidir...
Cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından piyasalar haftaya olumlu başlasa da kısa sürede bu hava dağıldı. Moody's'ten beklenen darbe Fitch'den geldi. Uluslararası kredi kuruluşu (Erdoğan'ın gücünü arttırmasına rağmen, siyasi tansiyon hâlâ yüksek. Siyasi risk, derecelendirmede negatif bir harekete sebep olabilir) açıklaması yapınca, satışlar derinlik kazandı. 5 Kasım 2012'te BBB eksiye çıkararak yatırım yapılabilir notu veren kuruluş, görünümü durağan olarak belirlemişti.. Muhtemel bir not indirimine gitmesi için önce görünümü negatif izlemeye alması ve en az 6 ay beklemesi lazım. Peki o zaman neden bir kaşık suda fırtına koparılıyor. Hemen söyleyeyim. Sayın Erdoğan'ı faizin aşağı çekilmesi fikrinden vazgeçirmek.. Biliyorsunuz seçim konuşmalarında ısrarla faizlerin yüksek olduğunu buna şiddetle karşı çıktığını söylemişti.. 27 Ağustos'ta toplanacak olan Para Politikası Kurulu, faizleri 50 baz puan aşağı indirecek(ti). Moody's beklemeye çekilince faiz lobisi Fitch'i ateşledi. Borsa düştü, döviz yükseldi. Maksatları çok açık. Cumhurbaşkanlığı devir tesliminin yapılacağı 28 Ağustos öncesinde TL'yi zayıflatarak, Merkez Bankasına (Bak! Döviz yüksek kalırsa maliyetler artar, enflasyon yükselir, sakın faizi indirme) diyerek elini kolunu bağlamak. Ama iş dünyası bu tehdide kulak asmadı, döviz talebi yoğunlaşmadı. Göle maya çaldılar, tutmadı!