İlk Ders: FİLİSTİN

A -
A +

7 Ekim 2023 sabahı, dünya Gazze’den yükselen ilk dumanla birlikte karanlık bir döneme girdi. O gün sadece bir çatışma değil, modern çağın en büyük ahlâki sınavı başladı. O günden bugüne geçen iki yılda, Filistin’in toprakları kadar insanlığın vicdanı da kazıldı. Artık tarih, yalnızca olanları değil, kimlerin sustuğunu da kaydediyor...

 

Birleşmiş Milletler’in, Uluslararası Adalet Divanı’nın, Human Rights Watch ve diğer insan hakları kuruluşlarının raporları, aynı acı tabloyu önümüze koyuyor: Gazze’de iki yıldır süren askerî operasyonlar, on binlerce sivilin ölümüne, sistematik kıtlığa, masumların aç bırakılmasına, yüz binlercesinin zorla yerinden edilmesine, kentlerin haritadan silinmesine ve nesillerin yok olmasına yol açtı.

 

Uluslararası hukuk açık; sivillerin açlığa mahkûm edilmesi, toplu cezalandırma, zorla yerinden etme, savaş suçu ve insanlığa karşı suçtur. Ama bu açık hükümlerin önünde, siyaset kör, diplomasi sağır kaldı.

 

Bugün artık sorulması gereken soru şu: Bu iki yılda insanlık ne öğrendi? Ve biz, bu ağır dersi çocuklarımıza nasıl anlatacağız?

 

 

 

İlk Ders: FİLİSTİN

 

 

Bir vicdan dersi olarak 7 Ekim

 

 

Savaşın en ağır bilançosu sadece can kaybı değildir. Asıl yıkım, insanların dünyada adalete olan inancını kaybettiği andır. 7 Ekim’den bu yana Filistin, bir coğrafyadan çok daha fazlasına dönüştü: Bir aynaya!.. Bu aynada insan, kendi adalet anlayışını, kendi korkularını, kendi suskunluğunu görüyor.

 

Dünyanın büyük bölümü, 7 Ekim’in yıl dönümüne yaklaşırken bir kez daha “barış planları” konuşuyor. ABD Başkanı Donald Trump’ın 20 maddelik “Gaza Barış Planı” da bu arayışlardan biri. Ama planların en temel eksiği hep aynı: İnsan yok!.. Ne adalet var, ne hesap verebilirlik, ne de yaşanan acının tanıklığına dair bir samimiyet. Oysa savaşın en derin gerçeği, uluslararası metinlerde değil, çocukların gözyaşında okunur.

 

İşte tam bu noktada, eğitim dünyanın en güçlü direniş dili hâline geliyor. Çünkü unutmamak da, onarmak da önce öğrenmekle başlar. Bir ülkenin 7 Ekim’e vereceği en onurlu cevap, çocuklarına bu gerçeği anlatmaktır.

 

Bu yıl ülkemizde bazı üniversiteler, akademik yılın açılış dersini 7 Ekim’e özel olarak planladı. Bahçeşehir Üniversitesi öğrencileri bugün yılın ilk dersini “İlk Dersimiz Filistin” başlığıyla yaparken, K12 seviyesindeki Bahçeşehir Koleji öğrencileri 7 Ekim’e özel olarak “Dersimiz Filistin” başlığıyla anlamlı bir ders işliyor.

 

 

 

İlk Ders: FİLİSTİN

 

 

 

Bu, sadece akademik ders değil; öğrencilerin empati, merhamet ve adalet bilincini inşa eden bir eğitim. Bu sabah, anaokulundaki öğrenciler, kendi küçük dünyalarından çıkarak başka çocukların yaşadığı zorluklara empati kurmayı deneyimliyor. Sınıf içi etkinlikler ve hikâyeler aracılığıyla, Filistin’deki trajediyi anlayabilmenin temellerini atıyorlar; merhamet ve adalet duygusu, daha ilk adımlarda şekilleniyor. Anaokulundan üniversiteye Filistin dersiyle; öğrencilerin vicdanı besleniyor, empati kapasitesi derinleşiyor ve geleceğin adalet bilinci somut olarak inşa ediliyor. Eğitim, işte bu ulvi görevi yerine getirirken, sadece akademik başarıyı değil, insanlığın erdemini de şekillendiriyor.

 

Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları Başkanı Sayın Enver Yücel’in Filistin ve Gazze’ye uzanan sessiz ama derin yıllardır süren müdahalesine bizzat şahit oldum. Bu yalnızca bir yardım hikâyesi değil; vicdanın eyleme dönüştüğü, adaletin görünür kılındığı bir direniş biçimidir. 2017 yılında, İsrailli yazar ve aktivist Mikko Peled’i Bahçeşehir Üniversitesi’nde ağırladığında, Filistin’de yaşanan zulmün sessiz tanıklığını Türkiye’ye taşıdı. O gün sınıfta, konferans salonunda, gençlerin gözlerindeki sorgulama ve merak, adaletin ilk tohumları gibi yeşermeye başladı.

 

Enver Yücel’in vizyonu, sınır tanımıyor: Mazlum Filistinli öğrenciler burslarla eğitim imkânı buluyor, kendi toplumlarına katkı sunuyor; ancak bu destek, yüksek sesle duyurulmayan, sadece gereği yapılmış bir erdem olarak ilerliyor. Tanık olduğum birkaç örnek, yardımların yüksek sesle duyurulmayan bir erdemle sessizce ihtiyaç sahiplerine doğrudan ulaştığını gösterdi. Ve işte bu sessiz eylem, insanlığa dair bir ders veriyor: Gerçek erdem, övünme değil, ihtiyaç olana sessizce ulaşabilmektir.

 

Sayın Yücel’in çabaları, sadece Filistin’de değil, dünyadaki haksızlığa uğrayan her çocuğa uzanıyor; Türkiye’de, yurt dışında, sınırları aşan bir vicdan ağı örüyor. Çünkü bu tür eylemler sessizdir ama yankısı sonsuzdur. Gençlerin vicdanına, adalet ve merhamet bilincine düşen tohumlardır; bugünün öğrencisi, yarının dünyasını şekillendirecek olan o bilinçle büyür.

 

7 Ekim, artık sadece Gazze’nin tarihi değil; insanlığın utanç günüdür. Ama aynı zamanda yeni bir başlangıcın da adıdır: Eğer bu acı, çocukların ve gençlerimizin vicdanında bir farkındalığa dönüşürse, dünya gerçekten bir şey öğrenmiş olur.

 

Bugün Türkiye’de küçük bir çocuğun ilk dersinde “Filistin’i" öğrenmesi, bir gencin üniversitede “insan haklarını” tartışması, bir akademisyenin “adaletin evrensel dilini” savunması… İşte o zaman 7 Ekim bir savaşın değil, bir bilincin inşasına vesile olur.

 

Dünyanın büyük devletleri hâlâ hesap vermekten kaçarken, insanlık belki de kurtuluşu bir sınıfta, masum bir öğrencinin kalbinde bulacak. Çünkü bazı dersler, yalnızca tarih değildir. Bazı dersler -7 Ekim gibi- insanlığın ilk dersidir.

 

 

 

Nur Tuğba Aktay'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.