"Beni buradan uzaklaştırın, hemen gitmeliyim!.."

A -
A +

"Beni buradan uzaklaştırın, hemen gitmeliyim! Bu adamla bir daha aynı havayı teneffüs etmek istemiyorum!”

 

 

 

Halife:

 

- Buyur Behlül.

 

- Tahminime göre on dokuz, yirmi yaşlarındaydım… Doğuştan kötürüm değneklerle yürüyen bir genç gördüm. Selâm verip hâl hatır sordum. Maksadım gencin mânevîyatını kuvvetlendirmekti. Pek sevimli, oldukça mütebessimdi. Hiç hâlinden memnuniyetsizlik işareti görmüyordum. Yaklaştım, sordum “Doğuştan mı böylesin?” Hiç tereddüt etmeden... "evet" dedi. "Vah vah! Demek hiç yürüyemedin, atlayıp zıplayamadın, koşamadın, oynayamadın…” Bu çok acıdığımı ifade ettiğim sözlerimi duymamış gibi davrandı genç. Sonunda dedim ki: “Herkes en ufak şeyde aklını oynatacak gibi oluyor. 'İşim bozuldu' diyor... 'kocam kızdı… karım küstü… evlatlarım hayırsız çıktı, hiç altınımız, gümüşümüz yok, malımız davarımız yetmiyor, atımı çaldılar, tarla çayır kurudu…’ diyor, olur olmaz her şeyi dert ediniyorlar. Oysa sen bu hâlinle hiçbir şey yokmuş gibi davranıyorsun üstelik... ” Genç sözümü kesti; "Beni buradan uzaklaştırın, hemen gitmeliyim! Bu adamla bir daha aynı havayı teneffüs etmek istemiyorum!” dedi, kendine yardımcı olabilecek birini aramaya başladı.

 

- !!!

 

- Gayr-i ihtiyari ben de niçin öyle telâşlandığını, kötü bir şey demediğimi dile getirince koltuk değnekli çocuk "SEN NEFSİMİ TAHRİK EDİYOR, RABBÎM İLE BENİM ARAMA GİRİYORSUN! HİSSİYATIMI BOZUYORSUN… HER ŞEYİMİ BANA VEREN RABBİM, YALNIZ AYAKLARIMI VERMEMİŞ! BİLİYORUM Kİ BU BENİM İMTİHANIM! SÖZ VERDİM BEN RABBİME… HÂLİMİ KİMSEYE ŞİKÂYET ETMEYECEĞİM DİYE…” dedi.

 

- !!!

 

- Sayısız dertli, dertsiz insanla tanıştım, beni sarsan hiç böyle bir ikaz duymadım! İki elim iki yanıma düştü… aklım başımdan gitti… Ne zaman darda kalsam sıkıntıya düşsem…"Hani doğuştan yürüyemeyen kötürüm bir genç vardı ya onu hatırla!” dedim, hain nefsimle mücadeleye başladım. Bu Allahü teâlânın dostu genç hiçbir şeyi dert etmiyor, kimseyi kimseye de şikâyet etmiyordu. Kendime KOCAMAN bir ders çıkardım.

 

- Îmân ile para kimdedir bilinmez derler ya…

 

- Aynen öyle muhterem Efendim! Güya nasihât edecektim, hakiki mânâda nasihat aldım. O günü asla unutamadım! Aklıma geldikçe: ALLAH'IM AFFET!

 

Yerli yersiz her ŞİKÂYETİMDEN, her hata ve kusurlarımdan, her aceleciliğimden, sabırsızlığımdan, her şikâyet ve şükürsüzlüğümden, her gafilliğimden, her haddimi aşmamdan, her kulluğumu unutmaktan, her saçıp savurmaktan, israftan, her vurdumduymazlıktan, miskinlikten, tembellikten, her cahilliğimden, hata, kusur ve kabahatlerimden! Beni meccanen affeyle, ey merhametliler merhametlisi Allah’ım! YA RABBİM!.. Bilmem anlatabildim mi muhterem Sultan’ım?

 

- Yâ Rabbî! Ey merhametliler merhametlisi Rabbim! Behlül’e ve bu aciz kuluna RAHMET eyle!

 

          ***

 

Daldan dala konarsın, hain nefse kanarsın,

 

Düşün hâlin ne olur, onu bunu kınarsın?

 

Aklın başa almazsan, cayır cayır yanarsın!

 

   Bak gör, her bir milletin, soyu sopu ırkı var,

 

   Ot gibi bir hayatın, hayvandan ne farkı var?

 

DEVAMI YARIN

 

 

 

Ragıp Karadayı'nın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.