"O dediğiniz devirler çok gerilerde kaldı anne..."

A -
A +

Annesini sabırla dinliyordu Jale:

 

- Peki tamirciler, biz kapitalizme ve popüler kültüre yenilip tüketim toplumu olduğumuzdan mı o küçücük, mütevazı dükkânlarını kapatıp gittiler, yoksa onlar gittiği için mi biz tüketim toplumu olduk? İşte bu suale doğru cevap bulamıyorum güzel kızım.

 

- Anneciğim, bak bu söylediklerin boş şeyler değil lakin devir çok değişti. Galiba iç içe geçmiş bir “sebep sonuç” zinciri bunlar. O dediğiniz devirler çok gerilerde kaldı. Hem şimdi tamir ettirip kullanabileceğin eşya da kalmadı. Her eşyanın; kıyafetlerde olduğu gibi MODASI var. Büyük paralar verip aldığın eşyalar model değiştirilerek kullanım dışı bırakılıyor. Hatta renk, doku, tarz öyle hızlı değişiyor ki onlara ayak uydurayım diyenlerin iki yakası bir araya gelmiyor. Baksana otomobiller bile modaya uyduruldu. Dış görünüşüne bakarak “kaç model vasıta” olduğunu biliyorsun. Bundan birkaç sene önceki kıyafetlerin yeni bile olsa giyemiyorsun. Seni tiye alacak, itibarsızlaştıracak bir sürü insan tetikte bekliyor. O baskı hafife alınacak gibi değil Anne!

 

- Haklısın kızım! Artık hallacından yorgancısına, terzisinden eşya tamircisine birçok mesleği, ekmek kapısını da tüketti bu devrin modacıları. Sesleriyle mahalle aralarında dolaşmalarıyla hayata renk katan o hasretini çektiğimiz sokak satıcılarını ise saymıyorum bile. Hepsi hızla büyüyen ama büyüdükçe nefes almakta zorlanıp sıkışan ve sanayileşen şehirlere, teknolojiye, endüstriye; hızla tüketilen maddi ve manevî kıymetlerimize ve zamana ayak uyduramadı ne yazık ki hem de dönmemek üzere bizleri, güzel memleketimizi terk edip kayboldular.

 

- Maalesef anne! Bizim bir felsefe hocamız vardı sık sık derdi ki: “İhtiyarlar, hatıralarıyla; gençler ümitleriyle yaşarlar...” Söyledikleriniz buna uyuyor.

 

- Doğru, genç sayılmayız lakin söylediklerimiz de yabana atılacak şeyler değil güzel kızım. Hem “tecrübe altın bileziktir…”

 

- İhtiyarlarda hayal kırıklığı had safhada!

 

- Bu hayal kırıklığı, hatanın tecrübe kazandırdığını anlayıncaya kadar devam edecek güzel kızım... Altın bileziği arama telaşından, neleri tehir edip ertelememesi lazım geldiğini ise çoğu zaman bilemeyeceksiniz…

 

- Hani derdiniz ya anne: “Karnının doymayacağı yerde açlığını belli etme…” Ne mana yüklü, sözler; her insana her mevzu açılmaz, her insanla dertleşmek imkânsız…

 

- Öyledir kızım.

 

- Doktor Nefise hastanedeyken “Mühim olan, insanın kendi kendini saçlarından kavrayıp ayağa kaldırması, kendini bir eldiven gibi ters yüz edip kâinata yepyeni gözlerle bakmasıdır” demişti. Çok düşünmüştüm bu cümleyi. Bizim dünyamıza öyle yabancı şeylerden bahsediyordu ki aklımız da, izanımız da almıyordu. Bir gömlek büyük geliyordu.

 

- Nasıl?

 

DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.