Elimi yıkar giderim

A -
A +

Kadın, sağ topuğunu vuran ayakkabısının arkasına kâğıt mendil koydu, ayağını geçirdi, seke seke arabaya doğru yürümeye başladı.

 

Şoför koltuğunda oturan ve kafasını camdan dışarı çıkarmış olan adam, karısının geldiğini gördüğü hâlde, azarlamaktan vazgeçmedi:

 

- Hadi ama yahu, geç kalacağız!

 

***

 

Adam "koyu" bir Fenerbahçe taraftarıydı. Bazen televizyondan izlediği, bazen köy kahvesinin kirli masalarının üzerindeki gazetelerden takip ettiği muhteşem statlarını ilk kez “canlı olarak” göreceği için heyecanlıydı.

 

Sakarya'nın merkez köylerinden birinden eşi ile birlikte yola çıkmıştı. Karısı, Kadıköy'deki ablasının yanına gidecek ve nişana hazırlanan oğluna bir şeyler satın alacaktı; adam da bu vesile ile Fenerbahçe'nin Beşiktaş maçını yerinde izleyecekti.

 

Kadın, ilaçla tedbir almasına rağmen yine arabanın "tutacağını" düşünerek, rahat etmek ve yolda uyumak için arka koltuğa oturdu.

 

Yola çıktılar.

 

***

 

Karı - koca değil de, patron - işçi imişler gibi yol boyunca neredeyse hiç konuşmadılar. Kalın kaşlı, kalın bıyıklı adam gözünü yola dikmiş, zihninde akşamki derbi maçını oynatıyordu. Kadın ise sağında ve solundaki arsız yeşilliklere yorgun ve duygusuzca bakıyordu. Belki de, yakın zamanda, bir yıl içinde, arka arkaya dizilmiş olan nişan, kına, düğün gibi "hengâmenin" altından nasıl kalkacağını düşünüyordu.

 

***

 

Adam stada yaklaştığında hem telaşlandı, hem heyecanlandı. Öncelikle, arabasını nereye bırakacaktı?

 

Sağa sola bakınırken, yolun karşı tarafında 'otopark' yazısını gördü. Sola yanaştı, kural tanımaz bir İstanbul şoförü gibi U dönüşü yaparak yolun karşısından biraz önce geçtiği otoparkın hizasına geldi.

 

Stada epey yürümesi gerekecekti ama şimdi bunu hesaplamanın sırası değildi. İstanbul'dan korkuyordu. Madem “meşru” bir yer bulmuştu, gerisi kolaydı.

 

Stat gerçekten muhteşem görünüyordu. Anlatılanlar hiçti. Maça altı saat kadar zaman olmasına rağmen stadın etrafı kalabalık ve ışıl ışıldı.

 

Zihnindeki “Bilet bulabilecek miyim, içeride biletimin yerini bulabilecek miyim?” sorularıyla âdeta titriyordu. 
Ürkek bir güvercin gibi polisin birine yaklaşıp bilet gişesini sordu.

 

Gişeye giderken "Yok" derlerse karaborsada bilete kaç liraya kadar "kıyabileceğini" hesapladı. Artık dönüşü yoktu.

 

***

 

Gerçekten de gişede bilet bitmişti!

 

"Burada bulamazsın, Dereağzı'nda vardır" dediler. Tarif aldı, yola çıktı. Yaya yürüme mesafesindeydi zaten…

 

"Arabaya gerek yok... Arabaya gerek…"

 

Evet "Arabaya gerek yok" diye düşünmeye başlamışken karısını arabada unuttuğunu hatırladı! Kadıncağız epey zamandır adamın aklından çıkmıştı!

 

Adam bileti mileti bırakıp otoparka doğru koşar adım giderken, aslında karısını Gebze civarında bıraktığını bilmiyordu! 
Adam, İstanbul gişelerine varmadan iki benzinci önce durup tuvalete gitmişti. Bu sırada arkada uyuyan eşi otomobilin durmasıyla uyanıp, o da diğer tuvaletin yolunu tutmuştu. Ancak direksiyon başına dönen adam, eşinin hâlâ otomobilin arkasında uyuduğunu sanarak benzinciden ayrılmıştı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.