Gülümseyin, çekiyorum

Sesli Dinle
A -
A +

1992 Mayıs ayının akşamıydı…

 

★ ★ ★

 

Yaşı ilerlemiş olmasına rağmen amatör fotoğrafçılığa devam ediyordu; statlarda ve spor salonlarında çektiği fotoğrafları gazetelere ve sporculara satarak hayatını kazanıyordu.

 

★ ★ ★

 

Hiç yanından ayırmadığı fotoğraf makinesiyle “büyük balığı” hiç tahmin etmediği bir ziyarette yakaladı.

 

Eski bir Yeşilçam oyuncusu olan eniştesinin Boğaz'daki ultralüks restoranına öylesine uğramıştı.

 

Eniştesi yoktu; kasiyer ile ayaküstü sohbet etmeye başladı.

 

Az sonra içeriye, ünlü bir futbolcu girdi.

 

Futbolcu, haza beyefendiydi.

 

Hatta hiç unutmuyorum; bir futbol sezonunda hiç kart görmeyen tek oyuncu olarak bu efendiliğini “taçlandırmıştı.”

 

Sansasyondan, skandaldan uzak, evli ve iyi bir aile babasıydı.

 

Peki, böyle bir futbolcu restorana kolunda genç ve güzel bir hanımla girerse, üstelik bu hanım eşi de değilse, üstelik sağa sola korkak gözlerle bakıyorsa...

 

“Büyük balık” buydu işte!

 

Amatör fotoğrafçı, avının zaaf anını bekleyen keskin nişancı gibi, futbolcu ve partnerinin en samimi anlarını bekledi. Makinesinin son kontrollerini yaptı, pozisyon aldı.

 

Arka arkaya patlattığı flaşlar, “acemi çapkın” futbolcuyu çok telaşlandırdı; suratına fener ışığı tutulmuş tavşan gibi panikledi, trajikomik görüntüler verdi.

 

Hanım bir tarafa, futbolcu başka tarafa koşturdu telaş ve utançla…

 

Lüks masa, daha el değmeden bomboş kaldı.

 

Fotoğrafçı, futbolcunun itirazına fırsat vermeden tabanları yağladı.

 

★ ★ ★

 

Karta bastırmak için her zaman filmlerini götürdüğü Eyüpsultan’daki fotoğrafçısına gidinceye kadar, bu büyük “işi” nasıl pazarlayabileceğini düşündü.

 

Hangi gazete veya televizyona?

 

Kaç para istemeliydi?

 

Fotoğrafçıya olayı büyük bir heyecanla anlattı, yıkatacağı filmin ne kadar önemli olduğunun “altını çizdi.”

 

★ ★ ★

 

Yarım saat sonra filmi almaya geldiğinde, hayatının belki de en acı cümlesini duydu fotoğraf stüdyosunda:

 

- Senin makine filmi sarmamış be abiciğim! Al işte, siyah kemer gibi bir şey çıktı!

 

Amatör fotoğrafçı, eline aldığı simsiyah filme, hayallerinin boynuna atılmış ilmeğe bakar gibi baktı. 36 karelik kâbusu masaya fırlattı ve çıktı.

 

★ ★ ★

 

Amatör fotoğrafçı stüdyodan yıkılmış olarak çıktı ama...

 

Aslında filmi tertemiz yıkanmış ve parlak görüntülerle çıkmıştı!

 

Küçük (!) bir problem vardı:

 

Film karelerini tek tek karta basan fotoğraf ustası, beyefendi futbolcunun yanında, korkak korkak objektife bakan güzel kızın, kendi kız kardeşi olduğunu görünce, hayatının en büyük şokunu yaşamıştı!

 

Namusunu gazetelere pazarlayacak hâli yoktu ya…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.