İş buldum babacığım

Sesli Dinle
A -
A +

Babası, kızının çalışma talebinden bıkıp usanmıştı.

 

Ünlü bir dizi oyuncusuna ikizi kadar benzeyen on dokuz yaşındaki tek evladı, Emine'si, liseyi bitirip açık öğretime yazıldıktan sonra "İş bulup, gündüzleri çalışmak istiyorum" diye tutturmuştu.
O sabah kahvaltıda yine konuyu açmış ama babasından istediği izni alamamıştı.

 

Mehmet Amca "kızına güveniyordu ama çevreye güvenmiyordu." 

 

Mesleksiz bir genç kız olarak, bu zamanda nerede, kimin yanında, nasıl çalışılırdı? 

 

Baba Mehmet Amca İstanbul'a yakın bir ilçede, TCDD'de (Demiryollarında) bilet gişesinde memur, anne ise ev hanımıydı.

 

Emine, kazağını da giydi, röfleli saçlarını eli ile toplayıp toka yerine kalem taktıktan sonra evden çıktı.

 

Babasının iş yerine koşarak ama korkarak girdi.

 

Baba, onu gördüğüne memnun olmadı. Çünkü sabahki tartışmanın devamı için geldiğini biliyordu. Kızı da fazla beklemedi zaten. Annesinin tamam dediğini, kendisinin de izin vermesi hâlinde iş aramaya başlayacağını söylüyordu. 

 

İkide bir, yolcu salonuna bakan pencerenin altındaki küçük bölmeden para uzatıp bilet isteyenler konuşmalarını kesintiye uğratıyordu ama babası kızına dönüp sordu: 

 

- Diyelim ki izin verdim, nerede çalışacaksın?
- Bilmiyorum baba, bakacağım. Burada olmazsa İstanbul'da… Üç adım yer... Trenle gider gelirim. 
Baba, kredi kartının bonus puanlarıyla "bedavaya" aldığı yeni saatinin kaç olduğunu seçmek için ışığa tuttu, sonra kızına döndü:
- Sen şimdi eve git kızım, akşam gelince konuşuruz. Merak etme, bir yolunu buluruz. Haydi.
Kızı hızlı adımlarla Demiryolları lojmanlarındaki evlerine doğru yürüdü. 

 

Emine, babasının izin vermesinden sonra, çok büyük bir şans eseri, kendi evlerinin penceresinden görünen ana caddenin köşesindeki pastanede işe başladı. 

 

Üstelik pastane sahibi ona kendisi iş teklif etmişti, ekler almaya gittiğinde "Çalışmak istersen bir kasa görevlisine ihtiyacım var" diyerek.

 

Emine pastanede çalışmaya başlayalı biri yarım, biri tam iki kez maaş almıştı ama ne annesine, ne de babasına bir kuruş bile göstermemişti. 
Baba, gece yatakta bu konuda sitemli bir iki cümle söyleyince, karısı, kızını savundu:

 

- Öyle deme, kız iyi niyetli. "Zaten maaşım beş bin lira. İleride size yük olmamak için bankaya yatırıyorum anne. Ben ölsem babamdan para isteyemem, biliyorsun" dedi. Ben annesi olarak Emine'den para mara istemiyorum, varsın biriktirsin. 

 

- Benim de gözüm yok. Derdim para değil hanım. Kızımın "paracı" tutumu parasından daha önemli… Rahmetli dedem hep derdi ki, "Çocuklarınıza vermeyi öğretin, almayı nasıl olsa öğrenirler." 

 

- Neyse, iyi geceler hayatım, sabah erken gideceksin.
Kocası yutkundu, sağına döndü:

 

- İyi geceler.

 

Bir an için tekrar karısına dönüp şöyle demek istedi:

 

"Pastanenin sahibi Yakup Usta'ya ben rica ettim, yeter ki kızım gözümüzün önünde olsun, maaşını ben vereceğim diye… Adam zaten zarar ediyor, Emine'ye maaş mı verir? Aylığımın dörtte biri kızıma feda olsun. Mesele para değil anlamıyor musunuz?"
Vazgeçti.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.