Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Kaydet
a- | +A

Rusya-Ukrayna savaşında artık son perdeye gelindi. Kremlin cephesinde dikkat çekici bir sakinlik hâkimken, Putin’in sessizliği ve Zelenskiy’nin artan telaşı, sürecin arka planına dair güçlü işaretler veriyor.

Peskov’un, “sürecin sakin ve sessizce çözülmesinden yanayız” sözleri, Kremlin’in alışıldık taktiğinin bir yansımasıdır. Her ne kadar medyaya yansımaması istense de perde arkasındaki müzakereler ve Putin’in seçtiği ifadeler, son aşamadaki güç mücadelesini açıkça ortaya koyuyor.

İngiltere merkezli Batı grubuna karşı, ABD merkezli Batı ittifakıyla yol haritasını belirleyen Rusya, nihai noktada istediğini almaktan geri durmayacağını her fırsatta gösteriyor.

Avrupa ise Rusya’nın kaybetmesi için bütün kozlarını masaya sürmesine rağmen bugün gelinen noktada Ukrayna’yı heba ettiklerini görmek zorunda kalıyor.

ABD ile Rusya’nın, “Patron kim?” sorusuna kendi aralarında bir cevap üretmiş oldukları artık saklanamaz bir gerçek.

Paylaşım sürecinde Rusya açısından “kırmızı çizgi” olan noktaların zorlanması ise küresel ölçekte yeni bir kaosun kapısını aralamak anlamı taşıyordu.

Her ne kadar Batı medyası Rusya’nın “battığını” ısrarla anlatmaya çalışsa da askerî uzmanların değerlendirmeleri bunun tam tersini işaret ediyor. Putin, aldığı toprakları geri vermeyeceği yönündeki tutumunu kararlılıkla sürdürüyor.

ABD-Rusya liderlerinin Alaska görüşmesinde teknik konularda mutabakata varıldığı anlaşılıyor.

Zelenskiy ile esas destekçileri İngiltere, Almanya ve Fransa sürecin bu yönde ilerlemesini istemeseler de sonunda ABD’nin tutumuna göre pozisyon almaktan başka seçeneklerinin olmadığı görülüyor.

Putin’in, “Batı’yla savaşmak istemiyoruz ama siz istiyorsanız hazırız, hem de hemen şimdi” çıkışı, süreci tıkayan aktörleri doğrudan işaret ediyor.

Karadeniz’deki gemilere yönelik saldırılar bağlamında verdiği “üçüncü ülke” mesajı da son perdenin direniş hattını gösteriyor.

Karadeniz’de bir savaş ne Rusya’nın ne de ABD’nin arzu ettiği bir tablo. Ancak Rusya’nın Ukrayna’da zafer kazanmasını istemeyenler için bu risk “kabul edilebilir” bir seçenek hâline geliyor.

Putin için Zelenskiy…

Putin, Zelenskiy’yi meşru görmediğini defalarca vurguladı. Söylemlerine bakıldığında onu muhatap almak istemediği açıkça görülüyor.

Bu uzun soluklu mücadelenin yorgunları arasında Zelenskiy’nin kendisinin de bulunduğunu unutmamak gerekir.

Rusya ekonomisi elbette yorgun; uzun süre bu tempoya dayanması sınırlı. Ancak Rusya’nın tavrı, “Neonazi gruplara karşı durmak yok” çizgisini giderek daha geniş bir toplumsal destekle birleştiriyor.

Bu durumu yalnızca Putin’e indirgemek, Rusya sosyolojisini kavrayamamak olur.

Rus halkının büyük kısmı Putin’i haklı görüyor. Bu desteğin artışı, sahadaki gerçeklik ve değişen uluslararası konjonktürle doğrudan ilişkili.

Batı’nın “Putin’i hedef alan” söylemi ise Rusya’da beklediği karşılığı bulmuyor. Bunu sadece “Kremlin propagandası” diye açıklamak meseleyi basite indirgemektir.

Rus toplumunun -siyasi bakımından aktif kesimi- milliyetçi ve dindardır.

Elbette karşıt görüşler vardır ancak genel tabloya etkileri sınırlı.

Dolayısıyla Rusya’da tüm yorgunluğa rağmen hâkim olan duygu, “Bu süreçte başarısız olamayız” mottosudur.

Moskova için Ukrayna meselesi “ölüm kalım” sınavı niteliği taşımaktadır. Bu, onların kırmızı çizgisidir ve o çizgi için her türlü araç kullanılabilir.

ABD bunun farkında. Bu nedenle, özellikle Çin meselesinde dünyanın nasıl bir kaosa sürüklenebileceğini öngöremeyen aktörler, Rusya ile ortak zeminde buluşmayı daha rasyonel görmektedir.

Ukrayna ise “kahramanlık nağmeleri” arasında adım adım teslim edilirken, yönetimin nihai tabloyu hesaba katmaması büyük bir hayal kırıklığıdır.

Bugün sokaktaki sıradan insanlar bile “Koskoca ülkeyi nasıl bir sonuç bekliyor?” sorusuna rahatlıkla cevap verebilmektedir.

Zelenskiy bu süreçten nasıl çıkacak?

Faturayı kim ödeyecek?

Yakında göreceğiz.

Fakat tek bir gerçek şimdiden berrak şekilde ortadadır:

“Rusya ile hesaplaşmak isteyenler başkalarıydı; ancak bedeli ödeyen Ukrayna oldu.”

Bu gerçeği kavramak neden önemlidir?

Çünkü gelecek nesillere bu örnekleri aktarırken özellikle vurgulamamız gereken nokta şudur:

“Başkalarının senaryosunda rol alanın istikbali, o senaryoyu yazanlar tarafından belirlenir.”

ABD–Rusya ilişkilerinin seyri bize tam olarak bunu göstermiştir.

Sevil Nuriyeva’nın önceki yazıları…

ÖNE ÇIKANLAR