Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Kaydet
a- | +A

“Cebinde harçlığı yoktu. Yemek aramızda herkesin yemeği olmazdı. Ben şanslıydım.”

Rahmetli annem köyde büyümüş, ilkokulu bile tam okuyamamıştı. Ama hayat ne öğretmişse, bana da onu öğretmeye çalıştı. İlkokul bittiğinde bana ne kadar fikrimi sorsa da çevreden söyleyenlerin fikirleri daha etkili oluyordu. En azından meslek öğrenir diye nihayet meslek lisesine gönderdiler.

Yeteneğim sorulmadı, ilgim merak edilmedi ama yine de anneme kırılmadım. Babasız, tek maaşla çocuk büyütmek kolay değildi. Zengin değildik, fakat soframızda ekmeğimiz vardı.

Meslek lisesine düştü yolumuz… Atölyelerin sert kokusu, erken büyümüş çocukların sessiz bakışları… Bizim neslimizde hayallerimiz kısıtlıydı. Seçeneklerimiz sınırlıydı. Ama yine de umudumuz vardı.

Benim babam ben doğduğumda vefat etmişti ama bir arkadaşım vardı onun babası hayatta olsa da kahve köşelerindeydi. Arkadaşım sabah yedide başlayan derslere aç girerdi. Cebinde harçlığı yoktu. Yemek aramızda herkesin yemeği olmazdı. Ben şanslıydım. Annem beni hiçbir zaman kahvaltısız, harçlıksız göndermedi. Arkadaşımı bildiğim için onu öyle bırakamazdım. Okulun karşısındaki fırından bir ekmek alır, içine salçalı patates ya da o gün harçlığım yeterse kavurma koydururdum. Bir ekmeği bölüşür, derse tok girerdik. Belki çok başarılı öğrenciler değildik ama o ekmeğin bizim üzerimizdeki emeği, hayatın üzerimizdeki öğretmenliğiydi.

Sonra yollar ayrıldı. O nereye savruldu bilmiyorum. Yaşıyor mu, yaşamıyor mu bilmiyorum. Ama hâlâ içimden “Allah inşallah karşısına merhametli insanlar çıkarmıştır” diye dua ederim.

Ben anneme bir söz vermiştim: “Anne, beni okut… başka bir şey istemem.” O da emekli maaşıyla beni okuttu. Ama mezun olduğumu, öğretmen olduğumu göremedi.

Ve şimdi, yıllar sonra… Kader beni yeniden o çocukların arasına gönderiyor.

Atanmam açıklandı. Yolum Bitlis Tatvan’a düştü. Bu kez yalnız gitmiyorum. Belki eşim de yanımda olacak. Belki oğlumun küçük adımları da bu uzun yolun bir parçası olacak.

Doğunun sert kışında, uzun gecelerinde, biz bir aile olarak yan yana mücadele edeceğiz.

Tatvan benim için bir tayin değil; bir borcun ödenmesi… Bir hikâyenin tamamlanması… Bir anne duasının kabulü…

Arkadaşımın da yarım kalmış hayallerine dokunma fırsatı… Belki yine yürüyerek gelen çocuklar olacak. Belki yine aç derse girenler… Belki babası kahvede kaybolmuş evlatlar… Onların gözlerinde kendimi göreceğim. “Ben de sizin gibiydim” diyeceğim...

Ahmet Özdemir-Gaziantep

Ünal Bolat'ın önceki yazıları...

ÖNE ÇIKANLAR