Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Kaydet
a- | +A

“Bugün yaşadığım şehirde hiç bilmediğim, gezmediğim sokakları dolaşayım...” dedim...

Bakın size öylesine kuru teselli anlamında söylemiyorum. Bir gün vaktinizden vakit ayırın. Kendinizi salın şehrin bilmediğiniz bir semtine. Gidin sonuna kadar nereye giderse yol. Takılın bir yerlerinde. Gezin görün. Nice tarihî eseri, nice aklınıza gelmeyen lezzeti nice park bahçeyi ve hatta ne sürpriz insanları...

Bunu niçin mi söylüyorum. Bizzat kendisi böyle bir gün yaşamış birisi olarak samimi anlamda duygularımı sizinle paylaşmak için yazıyorum...

Ben de bilmiyordum. Bir sohbet sırasında dinlemiştim. Diyordu ki sözü dinlenir bir insan, mutluluğun yollarından bahsederken:

“Ara sıra yaşadığınız şehirde kaybolun!..”

Bu onun orada bulunan hepimize bir tavsiyesiydi ama bana çok enteresan geldi. Ben de dedim ki: “Bugün yaşadığım şehirde hiç bilmediğim, gezmediğim sokakları yavaş yavaş dolaşayım...”

Dolaştım doğup büyüdüğüm ama bir gün olsun görmediğim gezmediğim bir semtini... Yıllardır yaşadığım şehrin ne kadar gezilecek görülecek, özellikle ara sokaklarda gizli kalmış ne kadar da çok tarihî eserleri varmış.

Medeniyetin binlerce yıldır yaşandığı bu şehirde hangi dönem ecdat bir eser bırakmamış ki... Hemen her döneme ait ne kıymetli eserler var. Ama şehirde kaybolmadan da bunun farkına varamıyorsunuz. Nedense hep ana caddelerde gezeriz.

Cuma namazına on beş dakika kalmıştı. Bu dar eski sokaklarda tarihî bir camiye rastlarsam namazımı eda etmek istiyorum. Başımı ara sıra yukarı kaldırıyorum, “bir minare görebilir miyim?” diye. Nihayet büyük çınar ağaçlarının altında Osmanlı döneminden kalma bir cami gördüm. Daha avlusuna girer girmez temizliği dikkatimi celbetti.

Cami küçük olmasına rağmen bahçesi genişti ve yerlere hasırlar seriliyordu. Mahallenin devamlı gelen cemaatinden özellikle yaşlılar cami tuvaletinin temizliğini yapan görevli tarafından öyle bir karşılanıyor ki benim gibi yolu ilk defa buraya düşenlerin dikkatinden kaçmıyordu bu nezaket.

İhtiyarların ayakkabılarını alıp dolaplara yerleştiriyor, onlara oturacakları safa kadar eşlik ediyor, hâl hatır soruyor; gelenler de onun bu davranışlardan memnun görünüyordu.

Ezan okununca caminin içine girdim. Namazın bitiminde bahçedeki çınarın dibinde biraz dinlenmek istedim... DEVAMI YARIN

Ünal Bolat'ın önceki yazıları...

ÖNE ÇIKANLAR