“Tamam da benim aklıma Ebül Hasen hazretleri nereden geldi, işte onu bilmiyorum...”
Senelerdir görmediğim bir abiyle hasret giderirken sohbet bir ara gazetemizin yıllar önce hediye verdiği sesli kasetlere geldi. O da bir arkadaşının 1993 yılında anlattığı hatırasını nakletti: Arkadaşı “başkası anlatsa inanmazdım” diyerek söze başlamış.
Oto yedek parçacılığı yapan arkadaşı teslimat için önce Karadeniz’e, oradan da Erzurum’a gidecek. Dedesi de Erzincan’ın Tercan ilçesi Mercan beldesinde; onu da ziyaret edecek. Heyecanla anlatıyor arkadaşı:
“Arkadaşımla beraber İstanbul'dan çıktık, Karadeniz’deki teslimatları yaptık. Trabzon-Rize derken Gümüşhane’ye doğru inmeye başladık. Karadeniz çok güzel yer. Yükseklerine çıktığınızda hava bulutsuzsa yıldızlar çok yakın görünür.
Önce Erzincan sonra Erzurum. O zaman tüneller filan yok, dağlar tepeler derken Ovit güzergâhından aşağı indik. Vakit hayli ilerleyince geceyi geçirmek için Gümüşhane'de kaldık. Sabah tekrar yola... Uzun bir yolculuk sonrası Erzincan sapağına vardık ama hava da kararmaya yüz tuttu, sis bastırdı. Yer yer buzlanmış tenha yolda ilerliyoruz. Yolun sağını solunu görmek ne mümkün. Kamyonun önünü zor görüyoruz.
Sinirlerimiz gerilmeye başladı. "Bir an evvel yol bitse" diye yavaş gitmek gerekirken acele ediyoruz. Telaş içindeyken ne olduğunu anlayamadık, kamyon kontrolden çıkmış altımızda kayıp savrulmaya başlamıştı. Yolun karşısına doğru kayıyoruz. Orta refüjü aştık, 4-5 metrelik şarampole devrilmek an meselesi. Araç kamyon olunca kontrolü de zor. Devrilirsek var ya sağ çıkmamız çok zor.
O an aklıma nereden geldi bilmiyorum:
“Yetiş ya Ebül Hasen hazretleri” deyip gözlerimi kapattım. Devrilecek diye beklediğimiz aracın kayması durdu, araç da durdu. O hâlde uzun bir süre nefes alamadan kalakaldık. Şoktaydık!..
Biraz kendimize gelince derin bir nefes alıp arabadan indik. Şöyle bir baktık, arabanın ne arkasında ne etrafında hiçbir iz yok. Küçük, düz bir alana kamyon âdeta paraşütle konmuş gibiydi. İkimiz de şaşkınlıkla ve "ne oldu?" diye soran bakışlarla göz göze geldik.
Şaşkınlığımız geçince fotoğrafını bile çektik. Akşemseddin hazretleri kasetinde ‘Yetiş ya Fakih Ahmet’ deniyordu da benim aklıma Ebül Hasen hazretleri nereden geldi, işte onu hiç bilmiyorum...
Mehmet Tuncer

