Kız kardeşim ile kocası o akşam bize gelmişti. Birlikte sinemaya gidecektik. Kardeşimin küçük bebeğine kayınvalidem baksın diye önce bize uğramışlardı. Kız kardeşim bebeğin karnını doyurmuş, altını bezlemişti. Kayınvalidem üç saatliğine salonda otururken bebeğe göz kulak olacaktı... Bebek daha yeni emekliyordu. Neyse bebekle kaynanamı evde bırakıp biz sinemaya gittik. Bol kahkahalı bir filmdi. Üç saat sonra, hâlâ filmin etkisinde olarak eve geldik. Ne var ki evde durum başkaydı. Kayınvalidemin uykusu gelmiş. Artık "nerede kaldılar?" diye kızmaya başlamış. "Tamam geldik" derken sofadan burnumu acayip bir kolonya kokusu sardı. Bir de ne göreyim? Halının kenarında plastik şişesi patlamış kolonya şişesi. İçi bomboş. Bu şişeye ne olmuştu? Bebek şişeyle mi oynamıştı? Peki içmiş olabilir miydi? Durumu kaynanama sordum: -Anne sen gördün mü? O da şaşırmıştı. Kesin bir şey söyleyemiyordu. Bizi aldı bir korku. Çocuğun ağzını falan kokladık. Bir şey anlaşılmıyordu. Ama bu bizi tatmin etmedi. Bu durum evimde olduğu için kahrolmuştum. Tamam annesi bırakmıştı. Yeğenimdi. Ama yine de bebek bizim evde iken yaşanmıştı. Allah korusun başına bir hal gelirse ben ne yapardım? Eşime dedim ki: -Bu çocuğu bir hastaneyle götürelim. -Kesin bir şey bilmeden ne hastanesi? -Olsun biz yine de gidelim? Çünkü içmediğini bilmiyoruz. Neticede yakındaki özel bir hastaneye gittik. Meğer çoğu özel hastaneler bu tür vakalara bakacak donanıma sahip değilmiş. Onu da orada öğrenmiştik. Yine de orada sordum: -Peki içmiş olsa bir şey olur mu? -Meğer hakiki kolonyalarda etil alkol olurmuş. Korsan kolonyalarda Metil alkol olurmuş. Bu ise gözleri dahi kör edebilirmiş. "Kırılan şişeyi de alın; hiç gecikmeden Bakırköy Devlet Hastanesine gidin" dediler. Bu sefer korkum daha da arttı. Bakırköy Devlette bizimle ilgilenirler mi diyorduk. Meğer bu durum polise haber verilecek bir hâl imiş. Acilde bebeğin midesini yıkadılar. Zehir merkezini arayıp ne yapılacağı hakkında bilgi istediler. O gece sabaha kadar serum takılı halde müşahedeye aldılar. Tek iyi durum, kolonya şişemizin "merdiven altı" olmadığıydı. Ama yine kayınvalidemi de bizi de ifade için karakola çağırdılar. Eğer çocuğa bir şey olursa adliyeye sevk edilecek duruma geldik. "Çocuğa bir şey olursa" diye mi yanalım? Başımıza gelene mi yanalım? Kaynanam kendini suçlu gibi hissetti ona mı üzülelim? Ağzımızı bıçak açmıyordu... O gün sinemada iki saat neşelenelim derken, o geceyi hastanede geçirdik. Allahım ya çocuğa bir şey olursa? Çocuk sürekli kontrol edile edile ertesi gün öğle oldu. Şükür müşahede sonucu bulgular temiz çıktı. Kolonya içmediği anlaşılmıştı. Hastane rapor verdi. Bu raporu alıp ilçemizin karakoluna götürdük. Ama o bir gecede on yıl yaşlanmış gibi oldum. Bu vesileyle öğrendim ki, bir kerre hiçbir anne keyfe keder çocuğunun yanından ayrılmamalı. İkincisi, alışverişlerde aldığımız ürünlerde ucuzu pahalısı değil güvenilir olanını almalı. Örneğin artık ben hep o marka kolanya almaya karar verdim. Üçüncüsü de böylesi acil zehirlenmelerde hastane hastane dolaşmayıp hiç vakit kaybetmeden Devlet Hastanesine gitmeli imiş. Bir de hastanede beklerken öğrendik. Meğer ucuza imal edilen merdiven altı kolonyalar bu açıdan çok tehlikeliymiş. Aradan üç yıl geçmesine rağmen o kâbus gibi geceyi hiç unutamıyorum. Şeyma Karaçay-İstanbul > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00