İstesek bu kadar denk gelmezdi

A -
A +

Üniversite arkadaşımdı. Sabah mahalleden birlikte çıkar, akşama mahalleye birlikte dönerdik... Boş arazide eski mantar ayakkabılarla az mı top oynamıştık... Derler ya, birbirimizle bir yediğimiz içtiğimiz ayrıydı... Dertlerimiz aynı, tasa aynı... Hayaller aynıydı... Okuyup memlekete hayırlı evlat olacaktık... Mezuniyet sonrası hayat bizi bize bırakmadı hiç... Her birimizi dünyanın bir köşesine atmıştı. O İstanbul'a yerleşmiş, benim yolum ise kırk yıl düşünsem aklıma gelmeyecek şekilde Fransa'ya çıkmıştı. Hiç ayrılmayacağız zannederken hiç görüşemez olmuştuk... -İstanbul'a yolun düşmüyor mu hiç, izne giderken ya da dönüşte... Her defasında söz veriyordum ama çoluk çocuk bizi bize bırakmıyordu... İşte "şuraya uğramak lazım", "buraya gitmesek olmaz" derken kendi arkadaşlığımız şurada kalıyordu... Yine böyle bir tatil zamanıydı... Fransa'dan gelmiş memlekete gitmiş, eş dost hısım akraba görmüştük. Bu defa "hiç olmazsa dönüşte görüşeceğim" diyordum... İstanbul'a geldiğimizde bacanaklara uğramadan olmazdı... Telefonda öğrendik ki bacanaklar tatil için Celâliye'ye gelmiş. Onların Celâliye'de bir yazlığı vardı. Telefonda dedi ki bacanak: -Hiç durmadan Celaliye'ye kadar gel. Burada size güzel bir mangal düzenliyorum. Kendi ellerimle... Ver elini Celaliye... Tabii bizim arkadaşla görüşmemiz yine suya düştü. Bu defa da görmeden gidersem içime dert olacaktı. Celaliye'ye vardık. Valizleri indirdik. Hal hatır sorduktan sonra açtım telefonu ve arkadaşımı aradım... -Alo Bahtiyar Hocam, Ben Zekeriya... -Ooo hocam bu ne sürpriz... -Hocam inan kusura bakma ne olur. Bu defa kesin görüşmek istedim ama yine başka sebepler çıktı... -Sağlık olsun hocam... -Bacanaklar Celaliye'deki yazlık evlerine gelmişler. Biz de mecburen Celaliye'ye geldik. Arkadaşım dedi ki: -İnanmıyorum... Şu an Celaliye'de misin yani? -Evet ya... -Hocam biz neredeyiz biliyor musun? Şu an yoldayız... Tekirdağ'dan İstanbul'a geliyoruz... Ve Celaliye'ye bir dakikalık mesafedeyiz... -Hadi canım sen de? -İnan ki Hocam... Yola çık bekle. Biraz sonra ordayız... Gerçekten de yola çıkıp bekledim. Aradan iki dakika geçmeden bir araç bana selektör yaptı. Sonra sağa çekti durdu. Hakikaten Bahtiyar Hocam ve ailesi arabadaydı... Bacanak da mangalı hazırlamıştı. Akşama kadar ne diyeyim hoş bir muhabbet oldu... Hasret giderdik. İstesek bu kadar denk getiremezdik... Bu kadar tesadüf olabilir miydi? Ya da gerçekten arzu edince sebepler dünyasında bir sebep halk mı oluyordu? Zekeriya Şahin-Ordu

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.