Keşke farkında olmasaydım!..

A -
A +

Sabahları dinlenmiş olarak uyanıyorsanız, ne mutlu size. O vakit hiçbir probleminiz önemli değil. İnanın bana... Çünkü siz bilmezsiniz, sabah dinç kalkmanın, dinlenmiş olarak uyanmanın ne kadar önemli olduğunu... Ben, yıllardır böyle bir uyanmaya hasretim. Şöyle güneşli bir havada gönlümce güzel bir gün geçirmeye... Mahkûm muyum? Hayır. Sadece sağlığını arayan ama bulamayan bir genç kızım... "Gündüzler sizin olsun, verin karanlıkları" diyorum Necip Fazıl gibi... Sultan Süleyman gibi "Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi" diyorum. Siz bilmezsiniz, bakarken görmemenin kahreden şaşkınlığını... Ya da duyduklarını algılamakta zorlanmanın dayanılmaz ızdırabını... Ailem beni okusun diye okula gönderiyor... Ama ben ne okulda, ne sınıfta ne sıramda kendimde oluyorum. Sadece bir elbise içinde et yığını gibi gidip geliyorum. Bu hâl beni yiyip bitiriyor. Allah'ım bu ızdıraptan bir gün olup kurtulacak mıyım? Beynim bedenimi ipotek altına almış. Kıpıdatmıyor saatlerce. Kilitleniyorum düşüncesizliğe... Hiçbir şey kalmıyor hayatımda, bir kuru nefesten başka... Bu hâlimi düşündükçe daha da kahroluyorum. Etrafımda konuşulanları anlayıp da cevap verememek ne zor bir bilseniz? Dilim dönmüyor söylemeye... Beynim düşünmeye izin vermiyor. Ve aptal gözükmemek için oradan bir gölge gibi savuşmak zorunda kalıyorum. Gözlerimden süzülen gizli damlalarla... Adını bile bilmediğim bu rahatsızlık artık benim tahammül sınırlarımı zorluyor. Çünkü hiçbir konuda azim ve kararlılık gösteremiyorum. Mücadele gücüm olamıyor. En sıradan en basit arzu ve isteklerimden bile vazgeçmek zorunda kalıyorum. Kimse hâlimi bilmiyor... Eğer rahatsızlığımın farkında olmasaydım herkesi kendim gibi zannedip kabullenebilirdim. Ama sağlıksız hayatımın farkındayım. Ne acı ki çözümü de bulamıyorum. Diyorlar ki otistik çocuklar çeşit çeşitmiş... Her biri farklı bir zekâya sahipmiş. Kimileri aslında normal bir zekâya sahipmiş... Ya da aslında öyle gözükürlermiş. Ama çoğunda algılama ve düşünce bozukluğuna rastlanırmış. Ben de mi öyleyim bilmiyorum? Bazen kendimi o kadar yorgun ve bitkin hissediyorum ki yerimden kalkamıyorum... Herkes gibi ben de hasret çekiyorum ama güneşe çıkamıyorum. Kalabalıkların arasında gönlümce kaybolamıyorum... Gürültüye tahammül edemiyorum. Soğukta duramıyor sıcakta sabredemiyorum. Ne zaman rahatsız olsam başım çatlayacak gibi kasılıyor... Ayakta durmakta zorlanıyorum. Midem bulanıyor, dilim kilitleniyor. Baksam da göremiyor, gördüğümü takip edemiyorum... Sessiz bir gölge gibi oradan savuşmak zorunda kalıyorum... Evime kapanıyor, perdeleri çekiyor, kendimi yalnız ve çaresizliğimle baş başa bırakıyorum. Beni annem babam bile fark etmiyor... Arkadaşlarım zaten farkında değil... Onlar zannediyor ki ben ev kedisiyim... Oysa herkesten çok istiyorum. Ama sağlığım izin vermiyor. Hekim desteği de aldım. Psikolog desteği de... Ama kalabalık ve sıkıldığım ortamlarda biraz kendimi zorladığımda bedenim beynime isyan ediyor. Kalp çarpıntısı, şiddetli baş ağrısı, mide bulantısı kendimi eve zor atıyorum. Kendimi o kadar kasmış oluyorum ki ertesi gün bir hafta her tarafım tutuluyor... 21 yaşında bir üniversite öğrencisiyim. Herkesin gelecekte bir hayali vardır. Benim gelecekle ilgili tek hayalim var. Sadece, normal ve sağlıklı bir insan olabilmek. Ne iş, ne evlilik, ne de başka bir kariyer? Bunlar benden çok uzak... Ben, sadece bir nefes sıhnat üzere yaşamak istiyorum... Rumuz: "Nar Çiçeği"-Antalya > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.