Kız yüzünden arkadaş katili olmak!..

A -
A +

Liseli gençliğin öğrencilikten çok "aşna fişne" olaylarını canlandıran dizileri izlerken yıllar önce lisedeki arkadaşım Selahattin geliyor hep gözlerimin önüne... Hiç unutmuyorum o duygu dolu hallerini: -Seviyorum o kızı oğlum seviyorum, diyordu. Ölesiye seviyorum... Onsuz yapamıyorum... Böyle diyordu Selahattin. Ben ise güya sınıfta onun en samimi arkadaşıydım. Henüz lise ikinci sınıftaydık. Hemen yanı başımda sıra arkadaşımdı. Cebinde kelebek dedikleri bir bıçak taşıyordu. Hemen her gün yalvarırdım: -Madem sen âşık adamsın, sende bu bıçak neyin nesi? -Nevin'e sarkan varmış. İcabına bakacağım!... -Nee? Çıldırdın mı sen? Kafayı mı yedin? -Bir kız yüzünden nasıl geleceğini böyle tehlikeye atarsın. -Sana ne be!.. Git işine... -Ben senin arkadaşınım... -Arkadaşsan adam gibi ol. Ben koca okulda madara mı gezeceğim. -Ya bana yine kızacaksın ama, senin sevdiğim kız dediğin eğer seni sevmiş olsaydı -Eee? -Yani gerçekten sevmiş olan, senden başkasına ilgi göstermezdi. -Oğlum, canımı sıkma benim. Ya Fikret, kıza asılıyo anlamıyor musun? -Senin nerden haberin oldu? Nevin mi söyledi? -Evet... Sürekli rahatsız ediyormuş çıkalım diye... -Belki de kız prim yapmak için ortalığı kızıştırıyor? -Yürü git işine ya. Durum düzeltme ayakları yapma... Endişemi dile getirdim: -Ya onda da varsa bıçak? -Olsun be... Kim ki o? -Yani kız yüzünden iki arkadaş birbirinizi öldürmekten bile çekinmezsiniz öyle mi? Ne dediysem ikna etmem mümkün olmadı... Daha ileri gidersem, benimle de kavga etmekten çekinmeyecek kadar asabi bir ruh hali vardı. Aradan üç gün mü ne geçmişti. Bu iki delikanlı öğrenci... Esasında iki zavallı genç, bu mevzuu konuşmak için parkta buluşmaya karar veriyorlar. İkisi de arkadaş. Selahattin'in seviyorum dediği, Fikret'in güya rahat bırakmadığı kız, yani Nevin ile de arkadaşlar... Hepsi birbirini tanıyan çocuklar. Ama hepsi hayatı delikanlılık çağındaki cevher gibi görüyor... Mevzu belli. "Sen benim sevdiğim kıza asılamazsın!" "Sen de kimsin be! Beni tehdit mi ediyorsun?" Ve önünü sonunu düşünmeden yapılan kabadayılık gösterisi. Nasıl olsa dizilerde böylesi olaylar çok kolay oynanıyor. Vurmalar, kırmalar, bıçaklamalar hatta öldürmeler... Hiçbirine de bir şey olmuyor... İki genç parkta filmde rol yapar gibi davranıyor. Selahattin, kavgaya dönüşen güç gösterisinde, yanında taşıdığı bıçağı arkadaşı Fikret'in göğsüne saplayıveriyor. Fikret, "yandım!" diyerek yığılıyor olduğu yere... Selahattin, korkudan bembeyaz kesilmiş halde... Arkadaşının göğsü bir anda kıpkızıl kan oluyor. Çevreden yetişenler Fikret'i hastaneye kaldırıyorlar ama hayat filmlerdeki gibi değil ki... Zavallı Fikret ameliyata alınamadan can veriyor... Selahattin'i gözaltına alıyorlar. Ardından yargılama ve cezaevi günleri... Nasıl üzüldüm anlatamam... "En çok da uğruna "arkadaş" bıçaklanan Nevin'in umarsızlığına... Nevin bu olay sonrası zerre tedirgin olmadı. Zerre üzülmedi. Selahattin'i ziyaret bile etmedi. Bir kerecik olsun aramadı. Mesaj bile atmadı. Onlar hayatında hiç olmamış gibi davrandı. Oysa onun yüzünden bir arkadaş toprağa, bir arkadaş geleceğini yok etmiş olarak cezaevine giriyordu. Nevin çoktan bir başkasının manitalığını yapmaya başlamıştı bile... Selahattin, "Çok pişmanım" diyordu hakime... Ziyaretçi dostlarına da "ah" çekerek dert yanıyordu: "Sevdiğim gibi sevildiğimi sanıyordum." Sevmek ve sevilmek... Bu ikisi o kadar yüce bir duyguydu ki, her seviyorum diyenin ona ulaşabilmesi mümkün değildi... Hele şehveti sevgiyle karıştıranlar için hiç... Rumuz: "Arkadaş"-Samsun Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.