"İstanbul'un taşı da toprağı da onun olsun" diyerek memleketi Fatsa'ya yerleşmişti. Emekliydi... En iyisini yapmıştı bana göre... Ama eski dostlar kolay unutulmuyor. Kurban bayramında Samsun'a giderken telefon ettim. Dedim ki: -Geldiğimde görüşelim. -Sen beni bir gün önceden ara. Ne gün istersen Samsun'dayım. Şen şakrak gülüşerek kapattık telefonu. Bayrama iki gün vardı. Samsun'a geldiğimde aradım. Sesi bir tuhaftı. O şen şakrak hal yoktu. Dedim ki: -Bir durum mu var? -Şu an cenaze evindeyim. Komşuyu kaybettik. -Yapma abi ya... Başınız sağ olsun. -Siz sağ olun. Nasipse bayramın 3. günü görüşürüz. -Görüşürüz... Bayramın üçüncü günüydü. O aradı beni. Dedi ki: -Kusura bakma, benim iş uzadı. Ben 3. gün de gelemeyeceğim. Jandarma "köyden birkaç gün daha ayrılma" diyor. -Hayırdır abi, ne jandarması? Ne köyü? Neler oluyor? -Sonra anlatırım inşallah... -Benim yapacak bir şeyim var mı? -Yok sağol... Ama görüşmek kısmet değilmiş. Sonra nasipse... İstanbul'dan ta Samsun'a kadar gitmişken iki saatlik mesafedeki arkadaşla görüşemeden dönmek zorunda kalmıştık... Kısmet olmayınca olmuyordu. Bu olayın üzerinden bir iki ay geçmişti... Bir gün baktım o arıyor... İstanbul'a gelmiş bir vesileyle... Buluştuk... Hoş beşten sonra ister istemez sordum şu jandarma olayını... Başladı anlatmaya: -Bak nasıl oldu biliyor musun? Hani Arefe günü toprağa verdiğimiz rahmetli komşumuz var ya. İşte o benim hem çocukluk arkadaşım hem kapı komşumdu. O gün sabah namazını kıldıktan sonra uzanmıştım. Nasıl olsa köylük yerdeyiz. Ne zaman uyanırsam diye ucu açık yattım... Uyandığımda dokuz buçuk on gibiydi... Evde bir ben varım... Kalktım çay demledim... Allah ne verdiyse kahvaltılıklarımı sofraya çıkardım. O anda bu komşum çıka geldi. Ayağında terlik vardı. Dedim ki: -Ne kadar nasipli adamsın. Çayın hazır, sofran hazır, kahvaltı seni bekliyor... Dedi ki, "gelmeyeceğim." -Niye? -Ben hurma toplayacağım. -Şu kahvaltını yap, yine toplarsın. Ağaçta kaçmıyor ya? -Yok, toplayacağım. Sen bana bir merdiven ayarla. Şu ağaçtan toplayacağım. E ne yapalım, kalktım merdiveni getirdim. Aldı merdiveni gitti ağaca dayadı ve çıktı. Terlikle ayağı ağaca sağlam basmıyor ama alışkınız böylesi durumlara. Hatta ağaca çıktığında bir akrabasının ağaçtan nasıl düştüğünü anlattı. Beş dakika ya geçti ya geçmedi, bir ara nasıl oldu bilmiyorum. Baktım bizimki yerde. Şimdi daldan aşağı sarkarak düşüyor. Düştüğü yer de fazla sert değil. Şöyle biraz doğrulur gibi oldu. Seğirtip kolundan tuttum. Devamı yarın > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00