Şeref tablosu çocuklarımız

A -
A +

Yüzlerce, binlerce sayfa okur, "bilgi" edinir, "kültür" kazanabiliriz. "Kim Milyoner Olmak İster" yarışmasına katılabilir, kazanç elde edebiliriz. Bu, "beynin okuması"dır; bakmak, kelimeleri tanımak, kavramak, cümleyi algılamak, "lügati" vasfa bürünmektir.

 

Bir okumak da vardır ki "anlamak" için okumadır, "kalbin okuması"dır. Beyne bağlı göz ile nelere bakıyorsak -kelime olur, tabiat olur, hadise olur- okuduğumuz konuyu kalbe intikal ettirip "görerek, anlayıp idrak ederek” okuduğumuzda, o okuma "ilmî" olur ki "fen, medeniyet, insani değer" gelişmelerini bu yolla elde ederiz.

 

İnsanlığa, topluma yararlı okuma şekli de bu kalben okumadır. Önceki "beynî okuma" ise kişinin kendisine fayda sağladığı okuma biçimidir.

 

Okullarımızda, bu iki "beyin okuması" ve "kalp okuması" alışkanlığını ilk yıllardan başlayıp kazandırmalıyız. Kitap, dergi, medya platformlarına bakarak, beyin okuması yoluyla, "hızlı okuma ve sözlük karıştırma" becerileri geliştirilmeli; anlayıp, sezerek, irdeleyerek kalp okuması yoluyla da okuduklarımızdan "ders ve mesaj verici duygular"ı yakalama becerisi kazandırmalıyız. Ders alınmayan okuma yapay zekâlı okumasıdır!

 

Bu gelişme ve kazanımlar için ana, ilk ve ortaokul öğrencilerini "yararlı kitap, oyuncak, pano, oyun, gezi ve görseller" ile tanıştırmalı; liselileri ise, okunanlardan "özet çıkarma" ve "ana duygu bulma" çalışmaları ile meşgul etmeli. Neticede, cümle öğrencilerin beyin ve kalplerinde "doğru bilgi" ile "iyilik, sevgi ve diğer ahlaki duygular"ın alanlarını geliştirmeli ve genişletmeli.

 

İleriki yıllarda; "kendini doğru tanımış, hayatı doğru okumuş, sorumlu yetişmiş", yardım etme, meslek ve sanat edinmede "duyarlılık kazanmış" çocuklarımız, aile ve milletimizi mutlu edecek birer şeref tablosu olacaktır.

 

Rıdvan Üzel

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ŞİİR

 

 

 

Yoldayım

 

 

 

Yoldayım hayallerimin peşinde

 

Engeller ve barikatlar arasında

 

Ümitsizlik ve gitmeler arasında

 

İnadına yoldayım tökezlesen de

 

Bodurlar ormanında kaybolsam da 

 

 

 

Korkuyorum başarıya giderken

 

Kaybetmekten

 

Yüreğim titriyor aşka giderken

 

Engellenmekten

 

Oldu dediğim anda elimden alınan umutlar

 

Korkuyorum umutsuz kalmaktan

 

Bodurlar ormanda

 

Kaybolmaktan korkuyorum.

 

 

 

Gidiyorum engelleri aşarak,

 

Pürdikkat adımlarla

 

Belki başarırım hedefe varırım,

 

Mutluluk ülkesine

 

Uyurum bulutlar üstünde huzurlu

 

Ve mutlu

 

Bodur ağaçlara inat vardım

 

Başardım ve mutluyum işte.

 

 

 

Lütfü Yarar

 

 

 

 

TARİHTEN BİR YAPRAK

 

 

FERMAN: Ferman kelimesi, İlhanlılar tarafından, İslâmiyet’i kabul etmelerinden sonra kullanılmış, daha sonra da Osmanlılara geçerek yerleşmiştir. Büyük Selçuklular, Anadolu Selçukluları ve Memlûklerde ferman yerine “tevki” kullanıldığı gibi, İlhanlılar, Timurlar, Karakoyunlu ile Akkoyunlu devletleri, Altınordu ve Kırım Hanlıklarında “yarlığ” kelimesi de kullanılmıştır. Tevki ve yarlığ kelimeleri, padişahın tuğrası bulunan ferman anlamındadır.

 

Osmanlılarda ferman, yedi esas üzerine yazılırdı: 1) Ferman kelimesinin anılması, 2) Ferman yazıldığı kişinin rütbe derecesine göre dua ve övgü yazılması, 3) Fermanın gönderilme sebebi, 4) Ferman gönderilen kişiye, padişah isteğinin emrolunması, 5) Yapılması istenilen işin belirtilmesi, 6) Verilen işin bitirilmesi için istek, 7) Fermanın tarihi ve gönderildiği yerin ismi...

 

Osmanlılarda iki çeşit fermana rastlanmaktadır. Fermanlardan birisi, doğrudan doğruya divandan, maliyeden yazılarak üzerine hükümdarın tuğrası çekilerek, gönderilen emr-i şerîf idi. Diğeri ise tuğralı bir fermanın üzerine ve baş tarafına padişahın kendi el yazısıyla fermanda yazılanı teyit eden iradedir.

 

 

 

Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.