Bugün de bizi okuyacağınız için teşekkür ederiz... Kehribar konusunda duygularımı...
Bir gün bir mekâna girmek istemezsin. Bir gün bir şarkıyı duymak ağır gelir. Bir gün biri sana yaklaşır ve sen geri çekilirsin; sebebini tam söyleyemezsin. Bir gün bir mesaj gelir, cevap yazarsın ama içindeki cümle başka bir cümledir. Bir gün biri seni över, sen ona “teşekkür ederim” dersin; ama içeride bir yer “inanma” diye fısıldar. İşte o “inanma” dediğin yer bazen kehribardır. O “yaklaşma” dediğin yer bazen kehribardır. O “söyleme” dediğin yer bazen kehribardır. Biz fark etmeden hayatımızı onun etrafında kurmaya başlarız. Bazı cümleleri söylememeyi ona göre seçeriz. Bazı insanlara yaklaşmamayı. Bazı ihtimalleri baştan elemeyi. Bunun adına bazen “karakter” deriz. “Ben böyleyim” deriz. Oysa belki de “ben böyleyim” dediğimiz şey, geçmişte donmuş bir anın bugüne uzattığı gölgedir. Kehribar içindekini öldürmez ama yaşamasına da izin vermez. Bu bana çok tanıdık geliyor. Çünkü bazı duygular, biz onları “bitti” sandığımız hâlde bitmez. Sadece donmuş bir hâlde kalır. Ne iyileşir ne de kanar. Ne parlar ne de söner. Arada bir yerde durur. Bazen kendime şu soruyu soruyorum:
“Ben bazı duyguları gerçekten bıraktım mı, yoksa onları sadece şeffaf bir şeyin içine mi hapsettim?” Şeffaflık tuhaf bir aldatmacadır. Şeffaf olan varlığını gizlemez ama temas da ettirmez. Görürsün: “Evet, orada...” Yine de elini uzatamazsın: “Dokunursam bozulur.” Dokunursan akacak çünkü. Dokunmak, hareket ettirmek demektir. Hareket eden bir şey kontrol ister. Kontrol ise insanı yorar. Biz çoğu zaman kontrol edebildiğimiz şeylere tutunuruz. Kontrol edemediğimiz şeyleri “güvenli bir yerde” saklamaya çalışırız.
Bu güvenli yer bazen bir çekmece değildir, bir kutu değildir; insanın kendi içidir. İçeride şeffaf bir reçine tabakası… Sanki “bunu burada sabitlersem beni rahatsız etmez” diye düşünürüz. Sabitlemek, rahatsız etmeyi bitirmez. Sadece yerini değiştirir. Ağrıyı sessize alır. Sessize alınan şeylerin garip bir huyu vardır, bir gün başka bir yerden konuşurlar...
Bu konuya devam edeceğiz...
Ebrar Dumlu
ŞİİR
Eşsiz güzellik...
Gökyüzünde,
Her tarafa serpilmiş mücevherler gibi
Işıldayan
Şu yıldızların güzelliği...
Gözlerin seyretmeye doyamadığı,
Kalpleri cezbeden bir güzellik,
Gün doğumunda başka,
Gün batımında başka bir güzellik,
İnsan ruhunu dolduran
Büyüleyici bir çekicilik...
Gökyüzünde kayan yıldızlar
Bir eşsiz görsel şenlik...
Duyguları coşturan,
Muhteşem bir güzellik...
Her gece sessizce büyüyen…
Her gece
Tatlı aydınlığını saldıkça büyüleyen
Bir gece dolunay olan
Rüyamsı aydınlığıyla gönülleri dolduran.
Sonra yavaş yavaş
Küçülme yolculuğuna başlayan.
Bir gece,
Ağır ağır kaybolmaya doğru yol alan.
Bir gece sessizce gözlerden kaybolan.
Bir gece,
İnce zarif bir hilal şeklinde
Yeniden doğan gökyüzündeki ay...
Onu menzilden menzile yüzdüren
El-Hayy
Romantik duyguların doruğa çıktığı
Şu mehtaplı gecelerin güzelliği…
Işık saçan göz kamaştırıcı
Şu yıldızların güzelliği.
Kâinatın şu ihtişamı büyüleyiciliği.
Şu güzel tabiat manzaralarının
Çekiciliği…
Rengârenk açan
Güzel çiçeklerin cezbediciliği
Eşsiz güzelliği yaratan
Rabbimizin eseri...
Şair Hasan Kaya-Antalya

